Deprem, yer kabuğunda beklenmedik bir anda ortaya çıkan enerji sonucunda meydana gelen sismik dalgalanmalar ve bu dalgaların yeryüzünü sarsması olayıdır.

Yeryüzü sarsılıyor, yeryüzü sarsılınca biz sarsılıyoruz. Yaşama sevincimiz sarsılıyor, iştahımız sarsılıyor; korkularımız depreşiyor, ölüm korkusu sarıyor tüm benliğimizi.

Daha tamamlanmamış o kadar çok işimiz varken, hayata geçirilmesi gereken sürüyle projemiz varken dünyadan çekip gitmek, ölmek için hiç de uygun bir zaman değildir.

Hiçbir zaman hazır değilizdir ölmeye, hep zamansızdır(!) ölümler âdemoğlu için!..

Hâlbuki her insan ölecek yaştadır, ölümün yaşı yoktur, ölüm yaşta değil de baştadır!..

Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için yaşayan bizler, yarın ölecekmiş gibi ahiret için yaşamayı kendimize pek konduramıyoruz. Böyle olunca da dünyaperest insanlar olup çıkıyoruz.

Aslında yeryüzünün depremle sarsılmasının temelinde insanlığın sarsılan değerleri olabilir mi?

Yeryüzünde zulüm, kan, gözyaşı almış başını gidiyor!.. Özellikle İslam dünyasında, mazlumların hayatında her gün her saat deprem oluyor, feryatlar arşı titretiyor.

Gücü, iktidarı, serveti elinde bulunduranlar, mazlumlardan akan kana da gözyaşına da duyarsız hatta mazlumların kanından ve gözyaşından besleniyorlar. İnsanlık ise kör, sağır ve dilsiz mazlumlara…

Allah’ın eşrefi mahlûkat olarak yarattığı insanoğlu, gittikçe esfeli mahlûkata dönüşmüş durumda…

Ahlaksızlık, arsızlık, namussuzluk almış başını gidiyor. Nefsinin peşinde koşan, yalnızca nefsinin arzularını yerine getirmek için yaşayan insancıklarla dolu her yer!.. Görünüşte insan ama hayvanlar gibi yaşayan bu güruhun yaptıklarının Hak katında da bir karşılığı olacaktır elbette…

Geçmişte helak olan topluluklara batığımızda azgınlığın zirvesine çıktıklarında bir felaketle yeryüzünden silinip gitmişlerdir.

Şimdi de fıtrata uygun yaşamaya çalışan, yaradılış gayesini unutmayan ve ona uygun ömür sürmek isteyen insanlar gittikçe azalıyor. Böyle yaşamaya çalışanlar; hakir görülüyor, aşağılanıyor!..

Kadın kadınlığından, erkek erkekliğinden hızla uzaklaşıyor; insanlığın köküne kibrit suyu dökmek için var gücüyle çalışıyor nefsini ilah edinmiş dünyaperest insancıklar!..

Durum bu minvalde olup azgın topluluklar, insan kalmaya çalışanlar tarafından dizginlenemeyince ilahi ikazlar devreye giriyor olamaz mı?

Azgınlaşan, zalimleşen topluluklar kadar bunlara engel olmak için çalışmayan, bana değmeyen yılan bin yaşasın mantığıyla yaşayan insanlar da sorumlu değil midir yeryüzündeki bozulmalardan?

O hâlde yeryüzündeki depremlerden önce insanlığımızda olan depremleri, sarsıntıları önlemek için harekete geçelim!..

Sarsılan insanlığın temelini sağlamlaştıralım!.. Ar damarı çatlamış, tüm fay hatları kırılmış insanlık; yeryüzündeki fay hatları kırılsa da kırılmasa da yok olup gidecek zaten bu gidişle!..

Not:Başta İstanbullular olmak üzere depremden etkilenen tüm kardeşlerimize geçmiş olsun diyorum. Rabbim, beterinden korusun… Sizler yine de depremi önemseyip tedbirlerinizi alın… Önce tedbir, sonra tevekkül!..