Türkiye’de mülteciler/sığınmacılar konusunda alevlenen tartışma ne yazık ki ülke dışından da dikkatle ve endişeyle takip ediliyor.

Kirli ilişkiler ağına sahip ne idüğü belirsiz kişilerin hukukun, demokrasinin ve özgürlüklerin verdiği imkanlardan yararlanarak ve Türkçülük maskesi takarak çektiği operasyon Türklerin ve Türkiye’nin imajına zarar veriyor.

Türkiye’yi zayıflatmak amacıyla “yumuşak karnı” olarak görülen mülteciler/sığınmacılar bahane edilerek düğmesine basılan operasyonun birçok hedefi var.

Onlardan biri de Covid-19 salgını sonrası toparlanmaya çalışan Türk ekonomisine darbe vurmak.

Gezi Parkı olaylarının Türkiye’ye neye mal olduğu bugün artık sır değil.

Üç-beş ağacın sökülerek başka bir yere nakledilmesi bahane edilerek başlatılan kalkışmanın ve vandalizmin Türkiye'ye doğrudan maliyetinin 1,4 milyar dolar olduğu ve dolaylı maliyetinin ise 100’lerce milyar doları bulduğu açıklandı.

Enerji fiyatlarının tavan yapmasına rağmen üretimi ve ihracatı artırarak cari açığı kapatmaya çalıştığımız bir dönemde Türkiye’ye yine benzer bir fatura ödetilmek isteniyor.

Dolayısıyla, mülteci/ sığınmacı düşmanlığını köpürtenler tek kelimeyle ifade etmek gerekirse “vatan hainliği” yapıyorlar.

Türkler açlık ve yokluk içinde kıvranırken mültecilerin/sığınmacıların Türkiye’de keyif çattıkları iddiasının tamamen asılsız olduğu gerçeği bir yana, Türklerin çıkarlarını savundukları iddiasıyla fitne ve kaos çıkarmaya çalışanların gerçekte Türkiye’ye milyar dolarlar kaybettirecek ve vatandaşın cebine olumsuz yansıyacak bir ihanetin içinde olduklarını da görmek gerekiyor.

Köpürtülen mülteci/sığınmacı düşmanlığı sebebiyle kaç turist ve yatırımcı Türkiye’ye gelmekten vazgeçecek, Allah bilir.

Türkçülük maskesi altında yürütülen operasyonun hedefinde sadece Suriyeliler değil Arap ve İslam ülkeleri vatandaşları da var.

Operasyona coşkuyla destek verenlerin zihni yapılarının arka planında yabancı düşmanlığından çok İslam ve Müslüman düşmanlığı yattığını görmemek için kör olmak gerek.

Şimdi size soruyorum:

Arap ve İslam ülkelerinin birinin vatandaşı olsanız, mülteci/sığınmacı zannedilip şiddete maruz kalma tehlikeniz olan bir ülkeye tatile ya da yatırım yapmaya gider misiniz?

Açıkça ve net söylüyorum, ben gitmem.

Çinli zannedip Korelileri döven lümpenlerin gaza gelip bana ve aileme saldırmayacaklarından emin olamam.

Seçimlere kadar mülteci/sığınmacı düşmanlığının daha da körükleneceği ve gerginliğin artacağı söylenirken kendimi niye riske atayım ki?

Nitekim bazı ülkeler Türkiye’ye tatile gelmek isteyen vatandaşlarına çoktan ülkemizde yabancı düşmanlığı yapıldığı ve dikkatli olmaları uyarısında bulunmaya başladı bile.

Türkiye’deki provokatörlerin yurt dışındaki uzantıları yarın “Türkiye güvenli değil, Türkiye’ye gitmeyin” kampanyası başlatırlarsa hiç şaşırmayın.

Pakistan asıllı Sadık Han’ın Londra Belediye Başkanı olduğu günümüz dünyasında göçün bizzat kendisini sorun olarak görmek son derece yanlış.

Göç, beraberinde sorunlar ve fırsatlar getiren kaçınılmaz bir gerçek.

Yol açtığı sorunların çözülmesi ve sağladığı fırsatların değerlendirilmesi; kısacası doğru ve akıllıca yönetilmesi halinde Türkiye’ye stratejik kazanımlar sağlayacağından kuşkunuz olmasın.