Hayat bazen bir boşluk yaratır.
Biri gider, bir iş biter, bir rutin ansızın son bulur.
O boşluk önce fark edilmez; ama sonra bir kıpırtı başlar içimizde.
Ne yapacağımızı bilemediğimiz bir alan açılır.
Ve bu alan, bizi huzursuz eder.
Hemen bir şey yapmalıyız. Yeni bir ilişki, yeni bir hedef, yeni bir iş, yeni bir uğraş…
O boşluğu hemen doldurmalıyız. Çünkü durmak korkutucudur. Çünkü sessizlik gürültülüdür. Çünkü modern hayatın mottosu nettir: “Bir şey yap.” Hep. Sürekli. Ara vermeden.
Ama gerçekten her boşluk doldurulmalı mı?
Bazı boşluklar, varlıklarıyla anlamlıdır.
Onlar dolmak için değil, yankılanmak için oradadır.
O alanlar, içimizde sakladığımız, kaçtığımız ya da bastırdığımız her şeyin yankılandığı yerdir.
Boşlukla yüzleşmek, çoğu zaman kendimizle yüzleşmektir.
Ve bu kolay değildir.
Çünkü o sessizlikte kendi sesimizi duyarız.
Ne istediğimizi, neye ihtiyacımız olduğunu, kim olmadığımızı fark ederiz.
Düşünsene: hayatındaki her boşluğu hemen doldurmak zorunda olsaydın, hangi sesleri kaçırırdın?
Belki kendi iç sesini.
Belki bir kararın gerçek nedenini.
Belki de sadece biraz durup nefes almanın değerini.
Boşluk bir kayıp değildir aslında; bir alan, bir sahnedir.
Bir şeylerin yeniden şekillenebilmesi için gereken duraksamadır.
Bazen en verimli düşünceler, hiçbir şey yapmıyorken gelir.
En güçlü içgörüler, yalnızlıkta, sessizlikte doğar.
Ama biz korkarız.
Çünkü boşluk kontrolsüzdür.
Çünkü bilinmeyene benzer.
O yüzden bir şeyle doldurmak isteriz: bazen bir alışverişle, bazen bir sohbetle, bazen alelacele başlanan bir ilişkiyle…
Sırf o sessizlik suskun kalmasın diye.
Oysa her doluluk anlamlı değildir.
Bazen doluluk sadece bir oyalamadır.
Bazen kalabalıklar bile insana yalnızlığı daha da yoğun hissettirir.
Bazen “meşguliyet” sadece bir kaçış planıdır.
Bu yüzden bir şey bittiğinde hemen “devam” etmeye çalışma.
Dur. Kal. Dinle.
O boşluk sana ne söylüyor?
Orada hangi sessizlik yankılanıyor?
Belki de seni sen yapacak olan, o boşluğun kendisidir.
Belki de hayat, her zaman dolmak değil…
Bazen bilinçli bir eksiklikle tamamlanmaktır.