Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Tahran’da katıldığı üçlü zirveden dakikalar sonra Irak’ın Duhok kentinde sivilleri hedef alan bir saldırı gerçekleşti ve ardından Türkiye aleyhine planlı olduğu her açıdan belli olan bir karalama kampanyası başlatıldı.

PKK terör örgütü ve Şii milis grupları saldırının Türk ordusu tarafından yapıldığını iddia ederken basiretsiz ya da art niyetli Iraklı liderler ve politikacılar da koroya katıldı.

Türkiye aleyhindeki asılsız haberleriyle ünlü uluslararası medya organları da terör örgütüyle aynı dili kullandı.

Ankara, saldırının kesinlikle Türk ordusu tarafından gerçekleştirilmediğini açıklayarak, son günlerdeki operasyonlarla köşeye sıkışan terör örgütünün oyunlarına dikkat çekti ve “Gerçeğin açığa çıkması için her türlü adımı atmaya hazırız” diyerek Irak hükümetini işbirliğine davet etti.

Bağdat’ın şu ana kadarki yaklaşımı ne yazık ki olumlu değil.

Irak’ta bu saldırıyı yapabilecek birçok grup var.

En büyük Sünni koalisyonun lideri Hamis Hançer de saldırının PKK ile bazı yerel milislerin işi olduğunu söyledi.

Saldırının zamanlaması ve hemen ardından İran yanlısı Şii grupların Türkiye’yi hedef alan organize ithamları “Tahran Türk ordusunun Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştirmeye hazırlandığı askeri operasyonu engellemeye çalışıyor” yorumlarına yol açtı.

Genel kanaat, Erdoğan’ın Tahran ziyareti sırasında Türkiye’nin operasyondan vazgeçmeyeceğini anlayan İran’ın böyle bir hamle yaptığı yönünde.

Birçok gözlemciye göre saldırının bir amacı da Nuri el-Maliki’ye ait ses kayıtlarının yayınlanmasıyla patlak veren skandalın üzerini örtmek.

Birbiri ardına yayınlanan ses kayıtları hem mezhepçi eski başbakanı zora sokmuş hem de İran’ın manevra alanını daraltmıştı.

Irak’ta geçen yıl 10 Ekim’de yapılan seçimlerden bu yana hâlâ yeni hükümet kurulamadı.

İran, seçimlerde hezimete uğramış olsalar da kendisine bağlı Şii grupların hükümette yer almalarını istiyor.

Saldırıyla çıkarılmak istenen karmaşanın dikkatleri Irak’taki mevcut siyasi krizden ve skandaldan başka yöne çekeceği kesin.

Bu arada, İran destekli Şii gruplarla anlaşmazlık yaşayan Mukteda es-Sadr’ın bekleyip ne olup bittiğini anlamak ve gerçeği araştırmak yerine alelacele Türkiye aleyhinde zehir zemberek açıklamalarda bulunması ve adamlarını ülkemize karşı kışkırtması da kendisinin siyasi olgunluktan yoksun dengesiz bir lider olduğunu gösterdi.

Tahran, hem Türk ordusunun Suriye’nin kuzeyinde terör yuvalarını dağıtmak için operasyon düzenlemesine hem de Zengezur Koridoru’nun açılmasına şiddetle karşı.

İkisini de engellemek için şiddete, çatışmaya ve her türlü kirli oyuna başvurmaktan çekinmeyeceğini açıkça gösteriyor.

Türkiye’yi Orta Asya’daki Türk coğrafyasına bağlayacak hayati öneme sahip koridoru “Ermenistan sınırının değiştirilmesi”, “İran-Ermenistan sınırının işgali” gibi göstermeye çalışıyor.

Suriye’nin kuzeyine düzenlenmesi beklenen yeni operasyonun Türkiye’nin milli güvenliği için ne kadar hayati öneme sahip olduğunu söylemeye gerek yok.

Hamaney’in Erdoğan’a Türk ordusunun Suriye topraklarında operasyon düzenlemesinin Türkiye, Suriye ve bölgenin aleyhine olacağını söylediği medyaya yansıdı.

Fakat sırf İran muhalefet ediyor diye harekattan vazgeçemeyiz.