Gündemi konuşmak diye bir şey var, gündem olandan bahsetmek, gündem olanın üzerine bir şeyler söylemek ve hatta gündem olmak diye bir şey var. Özellikle bu son kısmı yani “gündem olmak” bence büyük bir sıkıntı. Bilmem hangi sosyal medyada “trend” listesine girmek için neler yapanlar var. Hepimiz görüyoruz. Herkesi bilemem ama bana genel olarak tuhaf gelen bir mevzu bu.

Elbette memleketin durumu, olanlar, yaşananlar önemlidir ve belki de hatta çok önemlidir. İnsan bunlardan uzak kalmalı ya da hiç düşünmemeli, bilmemeli gibi bir tezi savunmuyorum. Ki böyle bir durum insanın fıtratına da aykırı bence. Lakin insanın bir kendi gündemi de olmamalı mı? Bir bardak demli çayı içerken oturup da bir şiir konuşmasın, bir türküyü dinlerken içi sızlamasın ve oturup da bunları konuşmasın mı yani? Asıl sormak istediğim bu aslında benim.

Nereye gitsem, kiminle konuşsam ve kimi dinlesem anlasın ya da anlamasın hararetle bir siyaset konuşma hali var insanlarda. Oturup bir çay içelim diyorsunuz, oradan buradan, hal hatır, muhabbet belki biraz şiir birkaç kitap falan konuşuruz diye düşünürken hiç de fark etmediğiniz bir şekilde kendinizi siyasi bir tartışmanın en orta yerinde buluveriyorsunuz. Ve genelde içinde bir fikir olmayan ve üç gün aralıksız konuşulsa dahi bir neticeye varmayan tartışmalar. Yani bunu da yadırgamıyorum ve bütün bütün insanın bu durumun dışında olmasını da savunmuyorum. Ama bütün bir muhabbetin bu siyasi çıkmazlar etrafında dönmesi benim anlayamadığım ve çözemediğim hatta pek de memnun olmadığım bir durum.

Siyaset konuşmayı gündemi konuşmak zannedenler var. Mümkünse bağıra çağıra, sağa sola saldırarak ve hangi mahalleden olursa olsun kavga eder gibi, fikirsiz temelsiz konuşup da bir şekilde tanınan insanlar var. Yekten söyleyeyim; bunlar beni ya da benim düşüncemi temsil eden insanlar değiller ve olamazlar da. Hatta yıllardır çilesi çekilerek kurulmaya çalışılan pek çok şeye de en çok zarar verenler bu adamlardır kanaatimce.

Ha yeri gelmişken –aslında bilerek bu yere getirdim sözü- şunu da söyleyeyim köşe yazısı yazmanın da şöyle bir zorluğu var. Bir gazetede köşeniz varsa insanlar sizden siyaset yazmanızı bekliyorlar. Aynen muhabbet etmek için bir dostunuzla buluştuğunuzda fark etmeden kendinizi amansız ve nihayetinde bir sonuca bağlanmayan bu tarz bir konuşmanın içinde bulduğunuz gibi yazdığınız yazılarda da öyle oluyor. Hani biraz kültürü konuşalım, sanatı konuşalım, derdimizi anlatalım, hiç değilse yazarak da muhabbet edebilelim dediğiniz zaman tak diye bir set çıkıyor karşınıza. “Dünya yanıyor sen neden bahsediyorsun?” diyor adam. Belki de bunun için yanıyordur dünya diye düşünüyorum ben de. Muhabbet edemediğimiz, kültürü medeniyeti konuşamadığımız, konuşanlara meczup gözüyle baktığımız ve çıkıyoruz dedikçe anlamsız bir yere saplandığımız için yanıyordur belki de dünya?