Fransa, pazar günü yeni cumhurbaşkanını seçmek için sandığa gidiyor. Eğer birinci turda geçerli oyların mutlak çoğunluğu sağlanamamışsa, adaylar 24 Haziran Pazar günü ikinci turda yeniden yarışacak.

2022 Fransa Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nde 12 aday yarışacak. Son gerçekleştirilen anketlerden çıkan sonuçlara göre, favori aday mevcut Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (%27). Macron’u çok az bir farkla aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi lideri Marine Le Pen (%23) ve aşırı solcu Boyun Eğmeyen Fransa Partisi lideri Jean-Luc Mélenchon (%16) takip ediyor. Diğer favori adaylar ise aşırı sağcı Yeniden Fetih Partisi lideri Eric Zemmour (%9) ve merkez sağ Cumhuriyetçiler Partisi adayı Valérie Pécresse (%9).

Seçimlerin ilgi çekici detaylarına gelince, seçimlere katılımın rekor düşüklükte olması bekleniyor. Hatta öyle ki oy kullanmayanların ülkenin “en büyük partisini” oluşturacakları tahmin ediliyor. Bunun temel sebebi ise vatandaşların kendilerini temsil ettiğine inandıkları bir adayın seçimlerde yer almaması.

Bir diğer dikkat çekici detay ise, favori adayların çoğunluğunun sağ-aşırı sağ kanadından gelmesi ve sol partilerinin zayıflığı. Bir son dakika sürprizi olmazsa sol kanattan bir adayın ikinci tura kalması beklenmiyor. Seçim günü yaklaşırken Marine Le Pen’in giderek artan popülaritesi ise, eskiden “aşırıcı” olarak kabul edilen adayın bugün Eric Zemmour hatta Valérie Pécresse gibi sert söylemlere sahip adaylar karşısında birçok konuda daha “ılımlı” bir çizgide ilerlemesi ile açıklanıyor.

2022 Fransa Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’ne birçok önemli mesele damga vuracak. Bunların başında ise koronavirüs nedeniyle ortaya çıkan sağlık krizi, enflasyona bağlı olarak zayıflayan alım gücü ve tabii ki Rusya-Ukrayna krizinin özellikle enerji alanında Avrupa’ya etkisi geliyor. Mevcut Cumhurbaşkanı Macron, seçim yarışına Fransa’nın Avrupa Birliği’nin dönem başkanlığını üstlendiği bir sırada girdi. Bu süreçte, Macron, sadece Fransa’nın değil Avrupa Birliği’nin de liderliğini üstlenmiş gibi davrandı. Aynı zamanda, başarısız da olsa Rusya ve Ukrayna arasında arabuluculuk rolünü üstlenmek için kolları sıvadı. Bu iki durum, halkın dikkatini ülkenin temel sorunlarından başka meselelere dağıtmak için izlenilen bir stratejiydi ve Macron, bir şekilde bu konuda başarılı da oldu.

Öte yandan, Macron iktidarının 5 senelik diplomatik ve ekonomik bilançosunu incelediğimizde karşımıza pek de başarılı olmayan bir tablo çıkıyor. Terör saldırıları, Afrika gibi birçok coğrafyada Fransa’nın azalan nüfuzu, radikalizm ike mücadele etmeye çalışırken Müslümanları hedef alan söylem ve kararlar, ülkeyi sarsan Sarı Yelekliler eylemleri, “genel güvenlik yasası” adı altında kişisel hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı yasalar, göçmen karşıtlığı ve daha niceleri. Macron, 2017 yılında Marine Le Pen’in karşısında “genç ve birleştirici” bir lider olarak gözükürken bugün birçoğu için Le Pen’den daha aşırıcı eylemlere imza atmış bir adayı temsil ediyor. Hatta öyle ki Fransa İçişleri Bakanı Gérald Darmanin'in, bir televizyon kanalında Marine Le Pen'i “yeteri kadar İslam karşıtı olmamak”la suçladığını da hatırlatalım.

Anketlerin büyük çoğunluğu tekrar Macron’un seçileceğini gösterse de Macron’un başında bir bela var: Elysée Sarayı ve hükümet için danışmanlık görevleri yürüten ABD merkezli McKinsey şirketi hakkında 10 yıldır kurum vergilerini ödemediğine dair açılmış ön soruşturma. İşte tam da bu nedenle üçüncü defa Cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olan Marine Le Pen bir türlü erişemediği iktidara ilk defa bu kadar yakınlaşmanın keyfini sürüyor.