Bilindiği gibi Trabzonspor-Fenerbahçe maçında hakemlerden biri, sahaya inen bir fanatik tarafından darp edilince ülkede kıyamet kopmuştu.

Her gün aldığımız ve acısıyla yandığımız şehit haberlerini birkaç dakikalık cenaze görüntüsüyle geçiştiren medya saatlerce, günlerce bu olayı tartışıp durdu.

Sonra ne oldu, aradan bir hafta geçmedi ki Karabük-Elazığ maçında yine benzer bir hadise yaşandı. Bu hafta nelere gebe, önümüzdeki hafta nasıl bir olay olacak onu bilemeyiz ama bildiğimiz bir şey var ki bu olaylar hiç ama hiç bitmeyecek.

Ve cezalar ne kadar ağırlaştırılırsa ağırlaştırılsın yine devam edecek.

Peki neden?

Daha dün iki genç, sanırım 16-17 yaşlarında, biri arkadaşına diyor ki; “Lan oğlum Sivasspor son dakikada penaltı kazanmış, kesinlikle bu maçta şike var.

Bu konuşmaların geçtiği yer Sivas değil. Ama anlaşılan o ki bu gençler “İddia”, yani bahis, yani kumar oynamışlar ve nasıl olsa Sivasspor yenilir, Gençlerbirliği yener diye para yatırmışlar.

Futbolla ne kadar ilgililer bilmiyorum ama birilerinin ona bu şekil akıl verdiği belli.

Amaç ise para kazanmak.

Bir koyup on, yirmi, neyse onu almak. Yani iş futbol değil, futboldan para kazanmak, hem de kumar oynayarak.

Evet, bugün futbol çok popüler bir spor.

Ve ülkemizde birçok taraftarı var. Ve herkesin gönlünde az ya da çok bir büyük takım sevgisi var. Şehir takımları ise hep ikinci sırada.

Yine hepimizin malumudur ki, futbol bizim üç beş liraya kahvelerde seyrettiğimiz ya da 10-20 lira verip maça gittiğimizden daha büyük bir endüstri.

Sadece üç ya da dört büyükler dediğimiz futbol takımlarının borçları topladığınızda katrilyonları üzerinde. 1. Lig, 2. Lig hatta 3. Lig’de borç miktarları trilyonlarca…

Ve buna rağmen bu kulüplere hala talipli insanlar var. Ve bu kulüplerden her sene sadece biri başarılı sayılıp şampiyon oluyor, diğerleri daha fazla borçlanarak bir sonraki sezonun şampiyonu olmanın peşinde düşüyorlar.

Bu kadar büyük paraların döndüğünü ve ülkenin bırakın spor gündemini, siyaset gündemini bile etkilediğini düşündüğünüzde yalın, alnının akıyla, sadece saha sonuçları üzerinden futbolu nasıl düşünebilirsiniz ki?

Bunca ağırlığı olan, katrilyonların konuşulduğu, maçları alan yayıncı kuruluşların katrilyonlarca para ödediği futbol aleminde şike olmaz, hatır şikesi olmaz, teşvik olmaz diyebilir misiniz? İddiada bu kadar para dönerken yöneticisi, futbolcusu, hakemi masum mu diyeceksiniz?

Takımlara ceza öngörülürken ya da verilirken ya da cezalar kaldırılırken siyasetçiyi federasyonu masum mu diyeceksiniz?

Ya medya…

Taraftarı birbirine kırdırmak için, teknik adamı istifa ettirtip kendi adamını teknik adam olarak pazarlamadığını mı söyleyeceksiniz?

Ya yönetici…

Her maç öncesi hakemi etkilemek, maç sonrası da yenilirse provoke etmek için hiçbir şey yapmıyor mu diyeceksiniz?

Futbol zevkli bir spor, izlemesi de oynaması da keyifli ama futbol artık sahada oynananın belki yüzde onları bile bulmadığı, asıl etkenin saha dışı yüzde doksanları bulduğu bir kurtlar arenası.

O zaman yapılacak iş ya futbolu sahada oynanan bir spor yapmak ya da sıradanlaştırıp hayatımızdan atmak.