Seçimin nabzını tutmak ve bölgedeki son vaziyeti yerinde görmek için Muş ve Bitlis’e gittim. Bölgenin ileri gelenleriyle, kanaat önderleriyle ve esnaflarla sohbet ettim, çaylarını içtim. Sık sık gittiğim bölgedeki irfana her zaman hayran kalmışımdır. Bu sefer de aynı hassasiyeti gördüm. İslam’ın naifleştirdiği bir dille konuşuyorlar, unuttuklarımızı hatırlatıyorlar. Bilhassa “kardeşlik” bahsini bu insanlardan dinlemek hem çok anlamlı hem de can acıtıcı bir tarafıyla. Çekilen tüm çilelere rağmen ne umutlarını ne de makul düşünmeyi es geçmiyorlar. Derslerle dolu bir hayat yaşıyorlar sözün kısası.

Her seçim de olduğu gibi bu seçimde de diken üstündeler. Çünkü anlatılanlara bakılınca HDP ve avanesi, AK Parti’ye karşı halkı tehditlerini giderek artırmış. Birçok tehdit yöntemleri varmış. Anlatılanların bir kısmı ise dehşet verici. Özellikle ‘fişleme’ meselesi insanları ciddi anlamda kaygılandırıyor. Nasıl fişlediklerini sorduğumuzda ise “anketler üzerinden” diyorlar. Evet, anket yapmak üzere hanelere, dükkanlara giriyorlar “hangi partiye oy vereceksiniz” diye soruyorlar şayet cevap AK Parti ise ikinci soru giriyor devreye “Kaç çocuğunuz var”

Buralarda hayat gerçekten İstanbul’dan göründüğü gibi değil. Medrese eğitiminin verdiği şuurla Kürtler, Cumhuriyet tarihinde ifsad operasyonlarının önünde nasıl durdularsa bu günde aynı şekilde PKK’nın önünde duruyorlar. Şuurlu Kürtleri tanıdıkça onurun ve Müslümanların teminatı olan bir kavimle yan yana olmanın ne büyük bir nimet olduğunu anlıyor insan. “Türkiye Türklerindir” diyen Anadolu düşmanlarının ne kadar büyük tahribata yol açtıklarını Kürtlerle konuştukça tek tek görüyoruz.

Allah bütün şuurlu Kürtlerden razı olsun. Manevi değerlerin, toplumsal ahlakın ve İslam şuurunun bir nevi emniyeti olan bu onurlu Kürtlerin ellerinden öpüyorum ve eziyetle dolu bir tarihin parçası olmanın verdiği utançla yanlarından ayrılıyorum. Allah hepsinden razı olsun.

Erem Şentürk