Birkaç gün önce sosyal medyada hızla yayılan bir haberde İspanya’nın Çin’den satın aldığı solunum cihazlarına Ankara’da el konulduğu iddiası ediliyordu.

Koronavirüs salgınının devletlerarası korsanlığı tetiklediği, İtalya’nın Tunus’a giden tıbbi alkol gemisine ve Çekya’nın İtalya’ya gitmesi gereken maskelere el koyduğu bir dönemde ortaya atılan bu iddia Türkiye’yi de “korsan ülke” olarak gösteriyordu.

Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır medyası ile trolleri söz konusu iddianın üzerine atlamakta gecikmedi.

Türkiye’yi karalamak için arayıp da bulamadıkları bir fırsattı.

Oysa gerçek tamamen farklıydı ve ortada iddia edildiği gibi herhangi bir korsanlık yoktu.

Solunum cihazları Türkiye’de üretilmişti ve krizin ilk günlerinde bu tür cihazların ülke dışına ihracı yasaklanmıştı.

Ankara yine de cihazların İspanya’ya gitmesine izin verdi.

İspanya Dışişleri Bakanı  Luca Arancha Laya, korsanlık iddiasını yalanlayarak İspanya’ya verdiği destek dolayısıyla Türkiye’ye teşekkür etti.

Konunun muhatabının bizzat yaptığı bu gayet net açıklamaya rağmen Suudi Arabistan el-İhbariyye kanalı aynı yalanı ertesi günkü haber bülteninde yeniden gündeme getirdi.

Trolleri de hâlâ sosyal medyada dillendirmeye devam ediyorlar.

Çünkü Türkiye aleyhinde yürüttükleri kara propaganda, yalan bombardımanı ve ortaya atılan yalanların ısrarla gündeme getirilmesi taktiği üzerine kurulu.

Gerçeklerin ne olduğunun herhangi bir önemi yok.

Erdoğan’ın mültecileri göndererek salgının Avrupa’da yayılmasına yol açtığı zırvasından Türkiye’de koranavirüse yakalananların sayısının gizlendiği iddiasına kadar birçok yalan peş peşe sıralanıyor.

Bu iddialarını desteklemek için kendilerince delil de buluyorlar.

Çeşitli sebeplerle Türkiye’den nefret eden ya da üç kuruşa yalancı şahitlik yapmaya hazır satılık insanlar her zaman çıkar.

Örneğin geçenlerde İstanbul’dan Saudi-24 televizyon kanalına bağlanan biri Türkiye’nin önümüzdeki günlerde salgının merkezi haline gelebileceğini, çünkü hükümetin paraları kendi halkına değil Müslüman Kardeşler’e ve ülke dışındaki silahlı gruplara harcadığını söylüyordu.

Arap Baharı ülkelerinde halkın demokratik taleplerini bastırmak için milyonlar harcayan Suudi Arabistan’da hastanelerin adeta dökülüyor olmasının ya da Türkiye’nin sağlık alanında geldiği noktanın ve son yıllarda yapılan şehir hastanelerinin hiçbir önemi yok.

İleri sürdükleri iddiaların gerçeklerden ne kadar kopuk olduğuna aldırmıyorlar.

Utanıp sıkılmadan yalanlarını ve iftiralarını sürdürüyorlar.

Yalan söylediklerinin ortaya çıkarılması da caydırıcı olmuyor.

Son dönemde bu taktiğe içeride ve dışarıda sıkça başvurulduğunu görüyoruz.

Ses kaydına rağmen “İt demedim, basit dedim” diyen ve yüzü dahi kızarmadan hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam eden pişkin birine yalanını ya da yanlışını asla kabul ettiremezsiniz.

Çünkü her şeye bir kılıf bulur.

Hükümet ne yaparsa yapsın karalamak ve gölge düşürmek için takacak bir kulpu da mutlaka vardır.

Şimdiki gibi hassas dönemlerde “organize kötülük” haline gelen ve milli güvenliğe yönelik ciddi tehdit oluşturan bu taktiğin Türkiye’ye zarar vermesine engel olmak için tedbir almak gerekiyor.