Yüz binlerce insanı gayba taş atan (18/22) ezoterik Mehdilik telakkisi içinde manevi gücüne ve kutupluğuna inandıran Fethullah Gülen mevzuu, güvenlik meselesinden önce ifsad olmuş dini telakkilerle ilgili bir sorundur.

Recep Tayyip Erdoğan’ın bu hareketi Haşhaşiler olarak nitelemesindeki isabet de, gittikçe belirginleşmektedir.

Haşhaşilik, Şii İsmaili mezhebine bağlı ezoterik telakkilere sahip Hasan Sabbah’ın cennet vaadiyle etkileyip yönlendirdiği müritlerini, iktidarı yıkmaya karşı suikastçiler haline getirmesiyle oluşturduğu güruha verilen ad idi.

Bugün ise ‘Hizbullah’ denilen Şii Hizbulesed güçlerini de, Gulat Şii Cihadcılarını da ve Selefi IŞİD/DAEŞ mantığını da hududullahı çiğneyen fedailer haline getiren Kur’an nassları dışından beslendikleri Rabbimize şirk koşan vahiy dışı ve karşıtı gayb haberleridir; ya da sapkın demagojileridir.

Lakin Fethullah Gülen’in Hizmet Cemaati’nin fedaileri daha ileri gitmiştir. Onlar ayrıca şantaj, ahlâksız kumpas, rüşvet, hırsızlık, kafirlerle işbirliği gibi şer’i ölçüler ve İslam ahlâkı ile taban tabana zıt müfsid uygulamaları da kullanmaktadırlar.

İman, İslam, Resul, Allah, Kur’an adıyla başlayan bir hareket, uyulması gereken Kur’ani ölçülere rağmen insanları nasıl olup da bâtıl itikadlarla bütünleştirmektedir?

Zan veya reyb ifade eden sezgi ve ezoterik rüyalar ile bağlılarını dini fedakârlık adına bâtıl istikametlere yönlendiren bu başarılmış olgu hakkında birçok doktora çalışması yapılması gerekmektedir.

Savcılık iddianamelerinde yer alan seyyieleri, Gülenciliğin Haşhaşilikten daha müfsid ve daha batıl çizgilere savrulduğunu ortaya koymaktadır. Sayıları on binleri bulan aktif veya uyuyan hücre halindeki Gülenci fedailer (Beyazlar), batıl telakkileri ve kumpaslarıyla kendilerinden çok küresel kapitalizmin ve Siyonizmin çıkarlarına hizmet etmektedirler.

En büyük motivasyon kaynakları da, Nuru Muhammedi denilen epistemolojik ve ontolojik kadim sapkın bir inanca bağlı olarak rehberleri olan Gülen’i (haşa) Allah’la ve Resul’le görüşebilen manevi mertebede bir ‘Mehdi’ olarak; hatta ‘kutub’ olarak görmeleridir.

‘Mehdi’ algısı, siyasi çaresizlik içine düşmüş dindarların muharref din algısına dayanan inançlardan birisidir.

Mehdi, mükellefiyetlerini yerine getirmeyen çaresiz dindarların, kurtuluş ümidi olarak bekledikleri kurtarıcıdır. Kur’an nasslarıyla taban tabana çelişen ‘Mehdi’, ortaya çıkacak gaybi bir varlık ya da beklenen ruhânî bir liderdir.

Ebu’l Âla Mevdu’di İngiliz işgaline karşı insanları tembelliğe sevk eden kadim bir inanış olan gaybi ve ezoterik Mehdi telakkisini, Mehdiliğin doğru yolu gösteren, rehber, öncü anlamında ‘hâdilik’ olduğunu; İslami mücadeleye rehberlik eden lider anlamına geldiğini anlatarak vakîlik temelinde tashih etmeye çalışmıştır.

İzzet Boğoviç, Bosna halkına beklenen kurtarıcının Mehdi değil, kendi dirayetleri olduğunu ve Allah’ın da uğrunda mücadele edeceklere yardım edeceği vaadini tebliğ etmiştir.

Türkiye’deki İslami uyanışın yeni oluşan saflarını ve saflığını terk edip, Fethullah Gülen’in imkânlı sofralarına meyleden Ali Bulaç, bu kişiyi övgülerle yücelttiği ‘Din-Kent ve Cemaat” adlı kitabında Hz. İsa’nın ve Mehdi’nin nüzulü ve zuhuru ile ilgili kanaatlerini de aktarır. Ona göre bu motiflerin müşahhas gelişleri inkâr edilmez (!); ama onlar ‘şah-ı mânevi’ olarak cemaatin şahs-ı mânevisinde mündemiçtir.

Bulaç, bu inancın kınanmaması gerektiğini belirttikten sonra (!), haklı olarak bu inançların akaid kitaplarına sonradan girdiğini ve subut ve delâlet açısından katîlik taşımadığını belirtir.

Bulaç’ın son cümleleri doğrudur. Ama Fethullahçıları güvenlik sorunu haline getiren en önem konu ise ezoterik din anlayışı ile büyülendikleri Mehdilik, nuzül, ebced hesabı gibi yaklaşımlarıdır.

Akaidimizi bu tür kirlerden arındırmalı, Gülen’e muhalefet edenlerin benzer inhirafları onaylanmamalıdır.