Mübarek soyu Hazreti Ebubekir’e (r.a.) dayanır…

Şam’da doğdu…

Babası Şeyh Hamza, mutasavvıf, mühim bir alim idi…

Babası vefat ettikten sonra Anadolu’da meşhur bir medrese müderrisi olarak genç yaşında nam saldı…

Eczacılık ve tıp alanlarında da ihtisas sahibi olmuştu Mehmed Şemseddin…

Abdülkâdir Geylânî, İmam-ı Gazali ve Muhammed Celaleddin-i Rumi gibi örneklerinde görüldüğü gibi, ilim tahsili ile tatmin olmayan Akşemseddin, irfan tahsili için müderrisliği ve medreseyi terk etti…

Her derviş gibi seyyah oldu, yollara koyuldu…

İran’ı dolaştı…

Akşemseddin önce İran’ı dolaştı ama umduğunu bulamadığı için tekrardan Anadolu’ya döndü…

Anadolu’da ise, Akşemseddin’e Ankara’da bulunan Hacı Bayram Veli’yi tavsiye ediyorlar ve şöyle diyorlardı:

“Kazandığın şu zahiri ilmini mana ilmiyle, bilgini aşk ile, akıl vergisini kalp ve gönül vergisiyle tamamlaman gerek. Bu da yalnız olmaz. Sana bir mürşit lazım. Kalk Ankara’ya git. Orada Hacı Bayram Veli’ye müracaat et. O seni tamamlasın, bütünleşin. Sen bu dünyaya lazım bir insansın.”

Ankara’ya giden Akşemseddin, Hacı Bayram Veli’nin öğrencilerinin nefislerini kırmak, fakirlere yardım etmek ve yoksullara ikramda bulunmak için de olsa cer ve yardım kabul etmesi, çarşı pazarda devran yaptırması gibi hallerinden hoşlanmadığı için Ankara’dan ayrıldı ve başka bir mürşid aramak için Halep’e gitti…

Halep’te bir gece rüyasında boynuna bir zincirin takılmış olduğunu, zincirin diğer ucu Hacı Bayram Veli’nin elinde ve kendisini Ankara’ya doğru çektiğini gördü…

Bunun üzerine tekrardan Ankara’ya döndü…

Hacı Bayram Veli’nin yanında özel ilgi ve sıkı bir riyâzet ve mücâhadeye alınan Akşemseddin, kendisine gösterilen bu ihtimamı en iyi şekilde değerlendirdi.

Kısa süre tasavvufun bütün yollarını ve inceliklerini öğrenen Aksemseddin, bu başarısından dolayı Hacı Bayram Veli’den icâzet aldı ve hilafet tacı giydirildi.

***

Akşemseddin’in asıl ünü, Sultan II. Murad’ın emir ve isteğiyle II. Mehmed’in hocalığına tayin edilişiyle başlamıştır.

Akşemseddin, II. Mehmed’e danışmanlık ve hocalık yapıp İstanbul’un fethine mühim katkılarda bulunmuştur.

Akşemseddin, çocukları, öğrencileri ve müritleriyle birlikte fetih ordusuna katılmıştır…

Akşemseddin, İstanbul kuşatmasının en kritik günlerinde II. Mehmed’e bir mektup yazmıştır. Sultan Fatih’in fetihten ümidsiz olmamasını salık vermiştir…

Fatih Sultan Mehmed, Akşemseddin ile İstanbul’a girişte şehir halkı tarafından karşılanıyor, şehir halkı Akşemseddin’i II. Mehmed sanıp ona çiçekler uzatılıyor. Akşemseddin ise “Padişah ben değilim” diyerek yanındaki II. Fatih Sultan Mehmed’i gösteriyordu. Sultan Mehmed ise “Hünkar benim ama, o benim hocamdır. Çiçekler O’na layıktır!” sözüyle tebessüm ediyordu…

Fatih Sultan Mehmed İstanbul’un fethin ardından Ayasofya’da hutbesini tamamladıktan sonra, minberden indi ve Akşemseddin’i imâmete geçirdi.

Böylece Akşemseddin, fethin ilk Cuma namazını kıldırmış oldu.

Ayrıca Akşemseddin, Fetih’ten sonra II. Mehmed isteği üzerine Ebu Eyyûb el-Ensarî’nin kabrini tesbit ettiği rivayet edilir…

***

Mikrobun kaşifi Akşemseddin tıp ve eczacılık alanında önemli keşiflere imza atmış ve bu konularda da eserler yazmıştır…

Akşemseddin, Antonie van Leeuwenhoek’in yaklaşık iki asır sonra deneyle keşfettiği mikrobu, Maddetü’l-Hayat adlı eserinde yıllar öncesinde dile getirdi:

“Hastalıkların insanlarda teker teker ortaya çıktığını sanmak hatadır. Hastalık, insandan insana bulaşmak suretiyle geçer. Bu bulaşma, gözle görülmeyecek kadar küçük, fakat canlı tohumlar vasıtasıyla olur.”

İskoç oryantalist Elias John Wilkinson Gibb, History of Ottoman Poetry adlı eserinde, Akşemseddin’in tıp alanındaki ilmini, Hacı Bayram Veli ile beraber olduğu yıllarda elde ettiğini kaydetmekte ve kendisinden âlim ve mübarek bir kimse diye söz etmektedir.

Sadece beden hastalıkların değil, aynı zamandan ruh hastalıklarının da hekimi olan Akşemseddin, ruh hastalıklarını da tedâvi ederdi…

Eserleri:

Risalet-ül-Nuriyye (Nur Risalesi)

Def’ü Metain

Risale-i Zikrullah

Risale-i Şerh-i Ahval-i Hacı Bayram-ı Veli

Makamat-ı Evliya (Velilerin Makamları)

Maddet-ül-Hayat (Hayat Maddesi)

Nasihatname-i Akşemsettin (Akşemsettin Nasihatnamesi)

Kitab-ül-Tıp (Tıp Kitabı)

Hall-i Müşkülat (Güçlüklerin Halli)

Akşemseddin, fetihten sonra, II. Mehmed’in ısrarına rağmen İstanbul’da kalmak istemedi, Göynük’e çekildi ve 16 Şubat 1459 yılında yetmiş yaşında vefat etti…