Değerli dostlar ,değerli okuyucular;

Türkiye’de son dönemde “terörsüz Türkiye” ifadesi, iyi niyetli bir hedef olmaktan çıkarılıp, devletin üniter yapısını tartışmaya açan bir siyasal araca dönüştürülmek isteniyor. Kelimeler yumuşak, ton uzlaştırıcı; fakat ortaya konan çerçeve, silahlı yapıların siyasal alanda meşruiyet kazanmasını hedefleyen bir zemin hazırlıyor. Barış söylemiyle kurulan bu dilin sahadaki karşılığı barış değil, terörün biçim değiştirerek sürdürülmesidir. Dili barış olan, eylemi terör olan bir yaklaşımın masum kabul edilmesi mümkün değildir.

Türkiye Cumhuriyeti, terörü romantize ederek değil, tasfiye ederek bitirmiştir. Bu gerçeği sahada inşa eden, masada karşılığını üreten isimlerden biri Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dır. Onun çizgisi nettir ve icraatla sabittir. Silahlı yapıların meşruiyeti yoktur. Devlet içinde devlet olmaz. Güvenlik, muğlak cümlelerle değil, somut adımlarla sağlanır. SDG’nin Suriye Milli Ordusu çatısı altında eritilmesi gerektiğine dair yaklaşım, bir yumuşama değil, terörün silah ve hiyerarşiyle bağını koparmaya dönük en gerçekçi çözümdür. Silahın devlet tekelinde toplanması, parçalı güçlerin tasfiyesi ve sınır güvenliğinin kalıcı biçimde sağlanması, bu yaklaşımın sahadaki karşılığıdır. Bu çizgi, barışın önünü açan tek akılcı yoldur.

Buna rağmen, devlet aklını hedef alan bir dilin dolaşıma sokulması kabul edilemez. Bir köşe yazarı ya da yorumcunun, devletin güvenlik mimarisini kuran bir bakan için “ayar” talep etmesi eleştiri değildir; hiyerarşiyi aşma ve otoriteyi aşındırma teşebbüsüdür. Bu dili kullananların niyeti, görüş açıklamak değil, devletin sahadaki manevra alanını daraltmaktır. Türkiye’nin dış politikası köşe yazılarıyla şekillenmez; güvenlik mimarisi televizyon cümleleriyle kurulmaz. Devletin aklına ayar verilmez.

Bu bağlamda Cengiz Çandar’ın kullandığı dil, barışın değil, tahribin dilidir. “Terörsüz Türkiye” ifadesini ağızdan düşürmeyip, aynı anda silahlı yapıların siyasal muhatap kabul edilmesini ima eden her söylem, barışı değil bölünmeyi besler. Barış, silahın gölgesinde kurulmaz; demokrasi namlunun ucunda yeşermez. Devlet geri çekilerek değil, otoritesini tesis ederek huzur sağlar.

Hakan Fidan’ın ortaya koyduğu yaklaşım, niyet beyanı değil, sonuç üreten icraattır. Sahada kazanılmış dengeyi masada kalıcı hale getiren bir çizgidir. Türkiye’nin sınır güvenliğini, toprak bütünlüğünü ve üniter yapısını birlikte koruyan bir devlet refleksidir. Bu nedenle bu çizginin yanındayız. Terörü meşrulaştıran yumuşak cümlelerin değil, terörü tasfiye eden somut adımların yanındayız. Barış adına devleti tartışmaya açan söylemlerin karşısındayız.

Türkiye, terörsüz olacaktır. Ancak bu, terörün adını değiştirerek, silahlı yapıları siyasal aktöre dönüştürerek değil; devletin tek meşru otorite olduğunu herkesin kabul etmesiyle mümkündür. Devletle konuşulur; devlete ayar verilmeye kalkışılmaz. Haddini aşan dile, söylemle ve kararlılıkla sınır çizilir. Biz bu sınırı çiziyoruz ve devlet aklının, icraatın ve sonuç üreten diplomasinin yanında durduğumuzu açıkça ilan ediyoruz.

Değerli dostlar son sözüm değişmez ,
Allah vatana millete zeval vermesin.
Vesselam…