Tarih kendi hakikatini kayda alırken algı manipülasyonu peşinde olanlar, kendi menfaatinin öyküsünü yazar. Hollywood hikâyeciliği de tam bu noktada tarihten rol çalma aparatına dönüştü.

Rambo’yu hepiniz bilirsiniz. Vietnam yenilgisini içine sindiremeyen Beyaz Saray perdesi, süper güç algısını kendi lehine yontmak üzere ‘ketum ve yenilmez’ bir beyaz Amerikalıya ihtiyaç duydu. Filmde kendi yarasını kendi diken Rambo, ilk sahnelerde sistemin istenmeyen adamıydı. Kasaba polisiyle giriştiği amansız sürek avı, Hollywood’un en sevdiği ters köşeyi yapacaktı: Av olma, avcı ol! ‘İlk kan’ ismini verdikleri serinin ilk filminde; statükoya küskün asi bir asker eskisi, zamanla Amerika’nın kurtarıcı misyonunu Afganistan dağlarına dek taşıdı. Kendine en uzak coğrafyaları bile varlığına tehdit kabul eden Amerikan saldırganlığı, dünyayı kurtarma bahanesini algılara böyle kazıdı. Artık Rambo varken Amerika’nın yenildiği bir savaşı kim böyle hatırlardı? Üstelik işin sempati kısmını zaten ‘Günaydın Vietnam’ filmi ile Robin Williams halletmişti.

Burada Superman’i de anmadan geçmeyelim. Amerikan bayrağındaki renkleri gözümüze sokan kostümünde, kimse Clark Kent karakterinin giydiği tayta ve pelerine takılmadı. Mevzu, dünyanın kurtarılmasıydı ve elbette bu işi yine Amerika yapacaktı. Ancak meseleyi abartma noktasında da masraftan kaçmadılar. Sevdiği kızın ölümünü hazmedemeyen süper kahraman, dünyanın eksenine kafa atarak onu tersine çevirdi ve böylece zamanı güya geriye sararak esas kızı hayata döndürdü. Burada romantik bir zorlamadan bahsetmek, meseleyi eksik izah etmek olur. Satır arasında Amerika’nın isterse kadere bile kafa tutacağının restini izledik. İtiraf edelim, iyi izledik!

Dünyada denge değiştirici güce talip olmak; Beyaz Saray, Pentagon ve Hollywood üçgeninde bir iddia tasarlayarak beyaz perdeden bunu göstermek ve kitleleri buna ikna etmekten geçiyordu. Sosyal açıdan cahil Amerikan izleyicisini takip eden popüler kültür izleyicilerinin hazmedeceği arketipleri, yine onların hoşuna gidecek oyuncuların canlandırması yoluna gittiler. Karizması olan oyuncuları özenle seçtiler ve tarih, onlarla yeniden kurgulanmaya başlandı.

Ancak bir değişkeni gözden kaçırdılar. Bugün izleyici, eski ezberleri kabul etmiyor. Hollywood, tarihinde olmadığı kadar itiraza açık hâle geldi.

ÇATLAK SESLER

Geçtiğimiz günlerde Hollywood’un akademi ödüllü oyuncusu Susan Sarandon, savaş karşıtı bir mitingde söyledikleri nedeniyle United Talent Agency (UTA) tarafından işten çıkarıldı. Aynı gün Spyglass Medya Grubu da benzer şekilde, İsrail'in Gazze'deki eylemlerini eleştirmesi üzerine aktris Melissa Barrera'yı uzun süredir devam eden Scream serisinden çıkardı.

Öte yandan Sarandon, duruşunun hakkını veremedi; İsrail lobisinin baskısı ve şöhret kaygısıyla özür dilemek zorunda kaldı. Özrü yeterince sadakat vurgusu içermemiş olacak ki Hollywood tarafından hâlâ dışlanmaya devam ediyor. Bir yapım şirketi Sarandon’ı, oynayacağı kısa filmdeki rolünden “yaptığı açıklamalar nedeniyle" çıkardığını açıkladı.

Yahudi travmasını tetiklediği bahanesiyle “soykırım” ifadesinin kullanılması, Hollywood’da bir tabu olarak kabul ediliyor. Açıklamalarından ötürü cezalandırılan sanatçıların hepsi Gazze'deki durumu "soykırım" olarak nitelendirmişti. Bu da oyuncuların kırmızı kart görmelerine sebep oldu.

HOLLYWOOD’UN SİYONİST İŞTAHI

Hollywood ve İsrail arasında derin ve güçlü bir bağ var. Kendini mazlum göstermenin rantını 75 yıldır doya doya hatta doyumsuzca paylaşan bir menfaat ilişkisinden bahsediyoruz.

Yahudilerin uğradığı sıkıntıları gösterip de ödül almayan bir yapım varsa beni aydınlatın. İsrail propagandası, kaybedeni olmayan bir prodüksiyondur.

Ancak bu denklemde Hollywood’un bir ‘öteki’ inşa etmesi gerekiyordu; bunun da yolunu buldular. Filmlerde seçilen Arap karakterlerini nasıl hatırlıyorsunuz? Araplarla alay etmek, onları aşağılamak ve insandan saymamak üzerinden kurgulanmış karakterler; Hollywood yapımlarının en bilindik Arap cast’ıdır.

İsrail karşıtı düşünce ve duyguların susturulması esasına dayanan muazzam bir propaganda dalgasına şahit oluyoruz. Beyaz adam, kendi evreninin sömürüsünü bu defa baskı, şantaj, işten çıkarma ve gündemden silmeye kadar varan bir dizi asimetrik hamleyle uyguluyor.

Merak ediyorum; Holywood’un siyonist iştahı, Gazze’deki soykırımı tarihten nasıl silecek? Mağdur ve mazlum bir İsrail güzellemesine inandıracak birileri kaldı mı?

Kaldıysa Rambo’ya yine dağ yolları göründü demektir.