Ankara da onlarca can gitti. Allah hepsine rahmet eylesin. Lakin rahmetten yoksun olan bozulmuş kalplere de rahmet nasip etsin.

Öyle ki giden onlarca canın, hükümete saldırmak isteyenler için bir eleştiri malzemesi olmaktan başka bir ehemmiyeti yok. Hatta bu vicdansızlık, malzemenin artmasını temenni ederek; ölümleri dört gözle bekleyecek bir vaziyete dönüşmüş.

Terörü, teröristi ve öldürmeyi lanetleyeceğine; fırsattan istifade mantığıyla hareket ederek karşıt olduğu iktidara saldıranların vicdanından nasıl bahsedebiliriz ki?

Hükümetin yanlışı yok mu?

Elbette var. Devletin, güvenlik kuvvetleri ve istihbarat teşkilatıyla birlikte iç güvenliği sağlaması en büyük vazifelerindendir. Bu patlama da devletin bu noktada ki büyük bir zaafiyetidir. Açık bir ihmalin varlığının ispatlanması halinde sorumlu olan kişilerin de derhal istifası istenmelidir. Zamanı ve sırası gelince hesabı sorulmalıdır.

Fakat bugünkü konumuz ‘’vicdan’’…

Patlama haberini alır almaz klavyelere iştiyaklı bir şekilde koşanların veya ölenlere rahmet dileyeceğine, terörü lanetleyeceğine ve kalbinde bir hüzün yaşayacağına; sağa sola hakaret ederek, terörü ve teröristi mevzu bahis bile etmeyerek kalbinde nefret tohumlarının tomurcuklandığı varlıkların vicdanı kararmıştır ve ‘’Vicdanlar siyasallaşmıştır!’’ ve  ‘’Vicdanlar ideolojileşmiştir!’’

Ölüme değil; ölene göre üzülmek… Öldürmeye değil; öldürene göre kınamak… Her türlü terörü değil; siyasi ideolojisinin çıkarlarına uygun geleni lanetlemek… Ta’dil edici değil; tahrip edici olmak… İnsan değil; şeytan olmak…

İnsana haiz vasıflardan feragat etmiş olanların sıfatlarıdır bunlar. Masum bir insanın öldüğü yerde, cenazesi kalkmadan veya sırası gelmeden siyasi menfaatinin peşini bırakmayan; kendini insan zanneden insanların sıfatlarıdır bunlar.

Haydi! Vicdanlar ayağa kalkmalı…