İsrail’in Gazze’ye saldırısı 35. gününe girdi. Sivil kayıpları her geçen gün katlanarak artıyor. İsrail saldırısında bugüne kadar 10 bin 995 sivil hayatını yitirdi. Bunların 4 bin 466sı çocuk, 2 bin 918’i kadınlardan oluşuyor. Yani dünyanın en ahlaklı ordusu olduğunu iddia eden İsrail ordusunun operasyonunda ölenlerin en az yüzde 67’sini kadın ve çocuklar oluşturuyor. 

Yapılan katliamın diplomatik açıklamalar ve demagoji ile gizlenmesi mümkün değil. Zira Gazze’de her gün 134 bebek ve çocuk İsrail tarafından öldürülüyor. En fazla sivil kaybının yaşandığı Suriye İç Savaşı’nda bile her gün ölen sayısı 3’tü. Gazze’de olan bitenler açık bir savaş suçu, etnik temizlik ve soykırım girişimi.

Peki bütün bu katliamların ve savaş suçlarının sonucunda İsrail nereye varmayı hedefliyor. En başta belirtmek gerekir ki İsrail bu savaşa hazırlıksız yakalandı ve yaşadığı şoktan dolayı savaşın başında, gerçekleştirmesi çok zor olan hedefler açıkladı. Bunun temel nedenlerinden birisi iç ve dış kamuoyu önünde sarsılan imajını tamir etmekti.

 Düşünsenize dünyanın en modern ordularından birisi Mısır yönetiminin de yardımıyla 2 milyonluk bir şehri denizden, karadan ve havadan 16 yıldır abluka altında tutuyor; Gazze bir toplama kampına dönüştürülmüş. İşte bu toplama kampından çıkan bir güç, dünyanın en modern ordularından birinin Gazze etrafında kurduğu güvenlik sistemini birkaç saat içerisinde çökerterek İsrail’e tarihinin en büyük darbesini vuruyor. 

Bu büyük şok ve hezimetten dolayı savaşın başında İsrailli yetkililer yaptıkları açıklamalarla İsrail’in temel hedefinin, Hamas’ın tamamen yok edilerek Filistin halkının bir etnik temizlik sonucu Gazze’den Sina Yarımadası’na sürülmesi ve Gazze’nin işgal edilmesi olduğunu açıkladılar. Bu noktada Hamas liderlerinin sürgüne gönderilmesi de dâhil birçok senaryonun dillendirildiğine şahit olduk.

Mısır ve Ürdün gibi bölge ülkelerini böyle bir etnik temizliğe ikna edemeyen İsrail’in şimdilik bu planı rafa kaldırmak zorunda kaldığını söyleyebiliriz. Tabii ki buradaki en önemli husus, Gazze halkının, ikinci bir Nakba olacak olan böyle bir etnik temizliği hayatlarını kaybetme pahasına kesin bir dille reddetmeleri oldu.

İsrail’in planlarının önündeki en önemli engelin Filistin direniş gruplarının sahada gösterecekleri performans olduğu açık. Kara operasyonunun teknolojiye aşırı bağımlı hâle gelmiş olan İsrail ordusu için hiç de kolay geçmeyeceği İsrail’in bugüne kadar yaşadığı kayıplarla ortaya çıkmış oldu.

Bundan dolayı İsrailli yetkililerin her gün hedeflerini revize ettiklerini görüyoruz. Bugünlerde dillendirilen plan, Hamas’ın yok edilerek Gazze şeridinin yönetiminin, Mısır, Filistin Özerk Yönetimi veya uluslararası bir koalisyona devredileceği yönünde. İsrail ordusunun yaptığı açıklamalardan Haması yok edecek bir kara operasyonunun bir yıl sürebileceğinin hesaplandığını anlıyoruz. İsrail ordusu, ekonomisi, siyaseti ve kamuoyunun binlerce askerin ölümüyle sonuçlanacak olan bir yıllık kara operasyonuna dayanıp dayanamayacağı büyük bir soru işareti. Kara operasyonu ilerledikçe Hizbullah gibi örgütlerin İsrail üzerindeki baskılarını artırması da büyük olasılık.

Yakılıp yıkılmış bir Gazze’nin yönetimine ne Mısır’ın ne de uluslararası bir koalisyonun talip olmayacağını tahmin etmek ise çok da güç değil. Zira böyle bir Gazze, her ne amaçla olursa olsun; bölgeye giren her güç için büyük bir risk demektir. Geriye, Mahmud Abbas yönetimindeki Filistin Özerk Yönetimi’nin Batı Şeria’da olduğu gibi Gazze’de de İsrail’in jandarmalığına soyunması kalıyor. Böyle bir adım Abbas yönetimine kısa vadede bir kazanç getirse bile Filistin halkının gözünde kalan son meşruiyet kırıntılarını da silip atacaktır.

Dolayısıyla İsrail için ne Gazze’de ne de Batı Şeriada adil bir çözüm olmadan rahat huzur yok. Zira İsrail hangi teknolojiye sahip olursa olsun ve ne kadar askerî güç kullanırsa kullansın, Filistinlilerin direnme iradelerini yok edemiyor. Geçmişte terörist ilan ettiği FKÖ ile sahte bir barış imzalayan İsrail’in önüne, daha güçlü bir düşman olarak Hamas çıktı. Bugün Hamas’ı yok etse yarın çok daha şedit bir örgüt karşısına çıkacak. Filistinlileri toptan yok etse tüm İslam dünyasının düşmanlığı devam edecek. İsrail bu bölgede barış içerisinde yaşamak istiyorsa tüm Filistinlileri ve İslam âlemini memnun edecek bir çözüme ulaşmak zorunda. Ama görünen o ki İsrailliler bu düşüncenin yanından veya uzağından bile geçmiyorlar. Zira ipleri ABD’nin elinde. Bu meseleyi de bir dahaki yazımızda ele alalım.