Mescid-i Aksa’da son günlerde yeniden tırmanan gerilimin tahlilini iyi yapmamız lazım. Mescid-i Aksa içerisinden kameralara yansıyan İsrail saldırganlığının görüntüsünü de iyi anlamak gerekir. Batılı haber kuruluşlarına bakılırsa konu ‘El Aksa Camii’nde çatışma’ olarak tanımlanabilir. Oysa Batı medyası şu can alıcı soruyu sormuyor: Her zamanki gibi günlük ibadetlerini sürdüren Filistinli Müslümanlar bu tür olaylarda neden aşırı şekilde öfkeleniyor ve tepki veriyor? Üç beş fanatik Yahudi’nin Hamursuz Bayramı için mescidin bahçesine yapacakları provokasyon mu onları öfkelendiren, yoksa bunun çok daha ötesinde beklenen olası tehlike mi?

Bu öfkenin nedenini İsrail Başbakanı Naftali Bennett’in önceki gün yaptığı açıklamada görebiliriz. Bennett’e göre Yahudiler de Hıristiyanlar da Müslümanlar da bayramlarını Mescidi Aksa’da kutlayabilmeli. Masum bir talep gibi geliyor değil mi? İsrail tarafına göre Temple Mount yani Tapınak Dağı yani bizim Mescid-i Aksamız, bütün dinlerin ortak bayram alanı olacak. Bu açıklamanın nasıl bir tehlikeye işaret ettiğini de Filistin yönetiminin İsrail’e yaptığı uyarıda görüyoruz. Mahmut Abbas yönetimindeki Filistin tarafı, Bennett’in bu açıklamasının arkasında yatan gizli hedefin, Mescid-i Aksa’yı El Halil Camii modeline çevirmek olduğunu söyleyerek bu yönde atılacak muhtemel bir adım için uyarıda bulundu. El Halil Camiinde ne olduğuna gelirsek; 1994’ün Şubat ayında bir grup silahlı Yahudi yerleşimci, sabah namazı sırasında El Halil kentinde bulunan Halil İbrahim Camii’ne girerek namaz kılan masum sivillerin üzerine ateş açmış ve 25 Müslümanı katletmişti. Bu katliamın ardından İsrail yönetimi 9 ay boyunca camiyi kapalı tutmuş, açtığındaysa Müslümanlar caminin üçte birinin artık kendilerine ati olmadığını Yahudilere tahsis edildiğini görmüşlerdi. Ayrıca giriş ve çıkışlar da İsrail yönetiminin kontrolündeydi. İşte batı medyasının sormaktan kaçındığı sorunun cevabı burada gizli. Müslümanlar El Halil Camii’ne yapılanın bir gün Mescid-i Aksa’ya da yapılacağını görüyor. Bu yüzden İsrail tarafının attığı her adımı dikkatle takip ediyor. Sadece onlar mı bütün dünya Müslümanları, radikal Yahudi gruplarının tesiri altındaki İsrail hükümetlerinin Mescid-i Aksa üzerindeki hesaplarını yakından takip ediyor. Asıl hedefin bir gün Mescid-i Aksa’yı tamamen ele geçirmek olduğunu batı medyası dışındaki herkes biliyor.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas bu hassas konuyu önceki gün gerçekleşen telefon görüşmesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da iletti. Filistin yönetiminin resmi haber ajansı Wafa’ya göre Abbas İsrail’in tekrarlanan saldırılarına işaret ederek bu tür ihlallere müsamaha gösterilmemesini ve uluslararası toplumun İsrail’in saldırganlığını durdurmak için derhal müdahale etmesini istedi.

Filistin Devlet Başkanlığı Sözcüsü Nebil Ebu Rudeyna’nın açıklaması ise Müslümanların Mescid-i Aksa konusundaki net tutumunu bilen, bilmeyen herkese anlatıyor: “Sadece Müslümanlara ait olan Mescidi Aksa’nın zamansal ve mekânsal olarak bölünmesine asla müsaade etmeyeceğiz.”

Batı medyası gibi, Batılı devletler de neredeyse İsrail’in attığı her adımı meşru müdafaa olarak görüp ölümler karşısında sessizliğe bürünüyor. Onların bu sessizliğine karşı tek çare, Müslüman ülkelerin tıpkı Trump’ın Kudüs adımına karşı gösterdikleri dayanışma gibi birlikte hareket etmesinden geçiyor.