Her sezon taraflı tarafsız bütün futbolseverlerin büyük bir heyecanla oynanması için gün saydığı Fenerbahçe-Galatasaray maçının hikâyesi böyle olmamalıydı!

Tarih bu finali Fenerbahçe’nin ‘adalet’ arayışı olarak değil, Başkan Ali Koç’un ezelî rakibi Galatasaray’a ‘hediye ettiği bir kupa’ olarak hatırlayacak.

Sayın Ali Koç;

Süper Kupa finalinde sahaya sürdüğünüz gencecik çocukların suçu günahı neydi?

7 Nisan gününü bu gençlerin hafızalarından nasıl sileceksiniz?

Tepki olarak Şanlıurfa’ya A takımı getirmeme sebebi olarak ertelemeyi ve hakemi öne sürdünüz.

“Konferans Ligi’ndeki rakibimiz Olympiakos’un lig maçı ertelendi, bizim de ertelensin” dediniz.

Ancak Olympiakos dün Lamia deplasmanında maça çıktı!

Diyelim ki bu iddianız gerçek olsaydı yine de şartlar ne olursa olsun Fenerbahçe arması mücadele ettiği her alanda kupa için sahaya çıkar.

Ama siz sayın Ali Koç, ‘adalet’ değil daha fazla ‘ayrıcalık’ peşindesiniz! Altı yıllık başkanlık döneminizde gelmeyen şampiyonlukların sorumlusu kim?

Kendi hatalarınızı “siyaset, TFF, hakem, VAR, rakipler ve medya” diyerek üzerinizden atamazsınız.

Kayıplarla dolu sezonlarda Başakşehir, Trabzonspor, Beşiktaş ve Galatasaray şampiyonluğu gören tek başkan olarak tarihe geçtiniz!

Yıllardır tüm takımların korkulu rüyası olan Kadıköy, yine sizin döneminizde ezeli rakiplerinizin kolayca 3 puan aldığı bir deplasman oldu.

Yaptığınız yüzlerce hatalı transferin, yanlış hoca tercihlerinin yanında tek pozitif artınız satılan üç beş oyuncu oldu.

Gelelim TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi’ye...

Bu yönetimden memnun olmayan sadece siz değilsiniz.

Her kulübün derdi aynı!

Bu sezon özelinde hangi maçta hakem hatasıyla puan kaybettiniz?

Trabzonspor maçının ardından alınacak olası cezaları hafifletmek için ligden çekilme çıkışını kendiniz yapıp, neden 2 Nisan’daki genel kurulda bu söyleminizi gündem konusu yapmadınız?

Başkanlık döneminizde kazandığınız tek şey Türkiye Kupası ancak kaybettiklerinizin haddi hesabı yok.

Şimdi nefret söylemlerinize son vererek şapkanızı önünüze alıp gerçekleri konuşmanın zamanı gelmedi mi?