AK Parti, 31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerde aldığı sürpriz yenilgiyle ilgili ilk muhasebeyi MYK toplantısında yaptı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o toplantıda söylediklerinin bir kısmı medyaya yansıdı.

Parti kaynaklarına dayandırılan haberlerde, Erdoğan’ın “Gazze krizi gibi elimizden gelen her şeyi yaptığımız ve bedel ödediğimiz bir meselede dahi siyasi saldırıları savuşturmayı, kimi çevreleri ikna etmeyi başaramadık” dediği öne sürüldü.

Bu sözler Arap medyasına, “elimizden gelen her şeyi yaptığımız ve bedel ödediğimiz” kısmı kesilerek “Gazze’ye yeterli desteği vermedik” anlamına gelecek ve Erdoğan sanki “Gazze’yi yüzüstü bıraktığımız için seçimi kaybettik” itirafında bulunmuş şekilde servis edildi.

Türkiye’nin Gazze hassasiyeti ve yaptıkları konusunda sözü edilen kesimleri ikna etmek mümkün mü?

Öncelikle, hükûmetin Gazze politikasını eleştirenleri üç gruba ayırmak gerekiyor:

Birinci grupta zaten AK Parti’yi desteklemeyen, hatta herhangi bir sebeple AK Parti’yle ya da Erdoğan’la sorunları olanlar yer alıyor.

Onlar için Gazze konusu arayıp da bulamayacakları bir “siyasi malzeme” ve “hesaplaşma fırsatı” oldu.

Dolayısıyla ikna edilmeleri kesinlikle mümkün değildi.

İkinci grupta Gazze için yüreği yanan ve akan kanın durması için gerçekten daha çok şey yapılmasını isteyenler var.

Onlar hükûmete yönelik eleştirilerine rağmen “Hamas terör örgütü değil, direniş hareketidir” diye haykıran AK Parti ile Filistin direnişini tamamen “terör” olarak gören partilerin bir tutulamayacağının farkındalar.

AK Parti’ye kızıp CHP’yi iktidar yapmanın Filistin davasına destek değil, ihanet anlamına geleceğinin bilincindeler.

Onlarla daha yakından görüşülüp neler yapıldığı ve neden daha fazlasının yapılamadığı / yapılamayacağı anlatılabilirdi.

Üçüncü grupta ise Türkiye’yi savaşın içine sürüklemek isteyenler bulunuyor.

Onların bir kısmı art niyetli iken diğer bir kısmı dünya ve bölge dengelerinden habersiz saf insanlar.

Arap sokağında da benzer beklentiler söz konusu.

Türkiye’nin son yıllarda savunma sanayisi ve özellikle insansız hava araçları alanında yaptığı müthiş atılımın bu tür beklentilerin oluşmasında payı var.

Bayraktar TB3’ün yeni bir testi daha başarıyla tamamlamasıyla ilgili habere, “Şu an Gazze’de Filistinli kardeşlerimizi korumak için kullanılmayacaksa ne yararı var?” yorumunda bulunabiliyorlar.

“Bu silahların bizim ülkemizin millî güvenliğini koruyacak olmasının hiç mi önemi yok?” diye soracak olsanız cevap alamazsınız.

Bu üçüncü grubu da ikna etmek mümkün değil.

Türkiye’nin Filistin’e yaptığı yardımlardan ayrıntılarıyla bahsetmek ve hatta şu ana kadar yapılan yardımların on katını yapmak onları ikna etmeyecektir.

İslami Cihad’ın askerî kanadı Kudüs Müfrezeleri Sözcüsü Ebu Hamza, Humeyni’nin mirası Kudüs Günü münasebetiyle yaptığı açıklamada, Iraklı Şii milislerden başlayıp Hizbullah’a ve lideri Hasan Nasrallah’a, Husilere ve liderleri Abdülmelik El-Husi’ye, İran’a ve Suriye rejimine teşekkür ederek övgüde bulundu.

İlk başta “İsrail’le ticaret yasaklansın”, “İsrail’le diplomatik ilişkiler kesilsin” gibi taleplerle gelseler de üçüncü grubun beklediği, Türkiye’nin nihayetinde işte bu eksene eklemlenmesi.

Onun dışında hiçbir şey onları ikna edemez.