Koronavirüsü salgını sonunda ülkemize uğradı. Türkiye’nin bu duruma kadar iyi bir sınav verdiği herkesin malumu. Fekat konumuz bu değil.

Virüs sebebiyle sinemanın ve genelde sanatın nasıl etiketleneceği üzerine düşünüp duruyorum. Sinemanın sektörel olarak etkilenmesine dair haberler gündeme düşmeye başladı. Çin, dünya sinema endüstrisinde ilk üçte yer alıyor. Sadece üretim değil izleyici potansiyeli itibariyle de çok önemli yer işgal ediyor. Ülkedeki olağanüstü durum ve sosyo-kültürel hayatın durma noktasına gelmesi film yapımlarını ve izlenmelerini de doğrudan etkiledi. Son haberlere göre Çin sinema sektörü sadece iki ayda 200 milyon dolar zararı uğradı.

Ülke sinemasının, sinema izleyici karakterinin güçlü olduğu Avrupa ve ABD’de de kriz noktasına yaklaşıldı. Havalar ısınıp da virüsün kaçacağı güne kadar milyonlarca kişi sinemaya gidemeyecek. Çekilmesi planlanan filmler çekilemeyecek. Her türlü takvim aksayacak. Öyle de oluyor zaten. Festivaller iptal ediliyor, film setleri taşınıyor ya da erteleniyor…

İnsan vücudunu etkileyen ölümcül bir virüsün salgın haline gelmesi esasında yabancısı olduğumuz bir durum değil. Bilimkurgu filmlerinde bu konu ağırlıklı yer tutuyor.

Koronaya karşı hazırlıklı oluşumuzu bu filmler sağlamış olabilir mi?

Ya da…

Korona meselesini bu denli abartıyor oluşumuz ve paniğe kapılmamız da yine bu filmlerin bilinçaltımızda bıraktığı etki olabilir mi?

Domuz gribi ya da benzeri birçok virüse göre ölüm oranı çok düşük olmasına rağmen kıyamete birkaç gün kalmış gibi hareket edilmesi, panik yaşanması, marketlerin raflarının boşaltılması, şehirlerden kaçılması olağan mı? Elbette olağanüstü bir durum yaşanıyor ama dünya benzerlerini çok gördü ve üstesinden geldi. Yeterli önlemler alındıktan sonra ölüm riski oranı çok düşüyor.

Sanırım…

Her hususta olduğu gibi virüs salgını konusunda da beklentilerimiz, kabullerimiz, algılarımız ve davranışlarımız büyük oranda, kıyamet senaryosu içeren virüs salgını vb. filmlerin bıraktığı etki ile şekillenmiş durumda.

Büyütülecek bir şey olmadığını, herkesin rahat olması gerektiğini söylemiyorum. Bir tespitin peşindeyim.

İçine düştüğümüz panik kimin işine yarıyor?

Herkes kendine şu soruyu sorsun…

Koronavirüs ile alakalı ilk haberi aldıktan ve ölümcül salgın ifadesini duyduktan sonra zihnimde hangi resim şekillendi?

Bu resim hangi filme aitti?