Bundan daha kötüsü olmaz/yaşanmaz dediğimiz bir olayın hemen ertesinde bin beter bir durumla karşılaşıyoruz.

Daha çok canımız sıkılıyor, çok daha canımız yanıyor. Suçlu arayışıma girecek olsak o kadar çok çıkar ki!

Ama mesele onun, bunun veya şunun suçlu olması değil. Tüm bunlar da ele alınması gereken konular olabilir ama zamanı gelince ve yerli yerince.

Ortada somut gerçekler ve iç karartan, umut kıran şeyler var. Ama herkesin parmağı suçlu arayışında bir başkasını işaret ediyor.

Değişmeyen tek gerçek bazıları hep kötü olacak; birileri hep iyi olacak…

Dünya ve insan yaratılalı beri iyi ile kötünün, güzel ile çirkinin, doğru ile yanlışın mücadelesi sürüp gidiyor Bu çetin mücadelede farklı zamanlarda farklı taraflar galip gelmiş görünse de kesin galip bu dünyada asla belli olmayacak.

Kesin olan bir gerçek var ki kötülerin kazanmış gibi göründüğü zamanlarda bile asıl kazananın hep iyi ve doğrunun olduğudur. İlanihaye de öyle olmaya devam edecektir.

En kötü, en olumsuz ve umutsuz anlarda dahi iyiler de hep var olmaya, umut olmaya devam edecek.

Biliyorum ve hissediyorum; onca çirkefliğin, onca zulmün ve olumsuzluğun girdabında Rabbim bize de bir çıkar yol ve güzellik verecektir.

İnşallah bizim nefislerimiz de mutmainler safında yer alır ve bir zindandan başkaca bir şey ifâde etmeyen sürgün hayatımız felâha ulaşır.

Yüreği benim gibi yanan herkesin duasına “âmin” diyorum.  Sizlerden ricam da lütfen yalnızca Rabbime aşikâr olan duama destek olun ve “âmin” deyin.

“Ya Rab! En önce biz varmalıyız Arasat’a ve en önce biz almalıyız kurtuluş beratını senin lütfunla. Bu dünya sürgünümüz bir an önce bitmeli ve varabilmeliyiz senin kapısına. Bu dünya yapacak işleri olanın, onu sevenlerin olsun.

Rabbim tüm sevdiklerinin imrenerek talip olduğu o makama ben de talibim.

Hz Hamza’nın, Mus’ab bin Umeyr’in, Hz. Hüseyin ‘in, daha dün Ömer Halisdemir’in, Abdullah Tayyib ‘in ve Uhud Kadir ‘in ve de Seher Yaşar’ların kana kana içtikleri o şerbetten bir damla da olsa bizlere de nasip eyle.

Yüzüm yok biliyorum. Ama yine de istiyorum. Sen kapına geleni boş çevirmezsin. Her gün zillet içinde yaşamak ar geliyor. Parayı, makam ve mevkîyi; dahası bütün dünyayı isteyenlere ver.  Hiç birine zerre tamahım yok.

Sen “gel” de, yeter! Birileri ne derlerse desinler, ne düşünürse düşünsünler gerisi umurumda bile değil…

Emanetine sahip çıkamadık, emanetini lâyık -ı vechi ile taşımaktan aciziz. Ya bu dünyada İslam sancağını şerefle dalgalandıralım ya bizleri de çağır kapına Livaül hamd’in gölgesinde toplananlardan eyle.

Hem bu dünyanın çirkefliğiyle hem de Müslümanlar’ın umarsızlığıyla baş edecek durumda değilim. Çok bağırarak ve sesini yükseltip dikkat çekerek bir şeyler anlatma derdinde de değilim.

Gizliyi de aşikârı da sen bilirsin Rabbim!

Ya bize dayanma gücü ve mücadele azmi ver, ya da bizden bu ağır sorumluluğu al. Senin her şeye gücün yeter!”

Kavli ve fiili dualarımızın kabul olması niyazımla: Amin!..