Milli Eğitim Bakanlığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kamusal gücünün en büyük kısmını oluşturmaktadır. Gerek hizmet verdiği on milyonlar gerekse istihdam ettiği 1 milyon 200 bine yakın çalışanı ile kamunun ve kamuoyunun her daim gündeminde.

Eğitim sistemi Türkiye'de kendi geleneğini oluşturamadı maalesef. Eğitimin devlet politikası olması beklenir. Devlet aklının ve ileri görüşlülüğünün planladığı bir eğitim sistemi, kendini geliştirerek yine kendi geleneğini oluşturur, en azından böyle olmalıdır.

Eğitimin fiziksel tarafında AK Parti iktidarının tutarlı, olumlu ve takdir edilen bir çizgisi bulunmaktadır. Yani, artık okulsuz köy-mahalle yok, 50-60 kişilik sınıflara rastlamak mümkün değil, derslerin sürekli boş geçtiği okullar da yok. Öğrenci sayısı 18 milyon civarında gidip gelmektedir son 10 yıldır. Fakat son 20 yılda öğretmen sayısı neredeyse iki katına çıktı. Eğitimin okul öncesi, özel eğitim kısmı, yaygın eğitim yani açık lise ve mesleki eğitim merkezlerinin açılması olumlu yönler.

MEB'İN ELEŞTİRİLEN YÖNLERİ

MEB, ders kitaplarını yıllardır ücretsiz dağıtmakta; velilerin, öğrencilerin ve eğitimcilerin işini kolaylaştıran bir uygulama. Fakat ders kitaplarının niteliği ile ilgili eleştiriler son bulmuyor. Ders kitaplarını hazırlayanlar da MEB'e bağlı öğretmenler. Her ilde yüzlerce öğretmen kitap yazım komisyonlarında görev yapmaktalar. Çelişki işte burada ortaya çıkmaktadır. Kitabı yazan ya da inceleyen öğretmenler Talim Terbiye Kurulu’nun onayladığı, devletin ücretsiz olarak dağıttı ders kitaplarını kullanmıyor, yardımcı kaynaktan dersini takip ediyor.

Bir eğitimci olarak önerim ve birçok eğitimcinin önerisi, ders kitaplarının niteliğinin ve içeriğinin gözden geçirilmesi yönünde. Yani ders kitapları sınav sisteminin gerektirdiği uygulama imkânını da vermeli. Daha açık ifadeyle ders kitapları YKS, LGS, bursluluk gibi sınavların kazanımlarını davranışa dönüştürecek test çeşitliliği ile desteklenmeli. Öğretmenlerin farklı kaynaklardan ders işlemeleri bir şekilde engellenmelidir.

Burada eğitimcilerin de kolaya kaçması söz konusu olabilir. Zira bazı yardımcı kaynaklar ders anlatım kitaplarında öğretmenin yapması gereken birçok şeyi kitaplarında barındırıyorlar ve öğretmen için gollük pas oluyor. Hâlbuki eğitim süreci öğretmenin özgünlüğüne, emeğine, takibine ihtiyaç duymaktadır.

İster kabul edelim ister kabul etmeyelim okulların 7-8 ve 11-12. sınıfları artık yarı dershane gibi çalışmaktadır. Düzenli denemeler yapılmakta, özellikle bu sınıflarda sınavlara hazırlık öncelenmektedir. Talim Terbiye Kurulu’nun yapması gereken planlamayı okullar inisiyatif kullanarak kendileri hayata geçirmektedir.

Bilindiği gibi bursluluk sınavları her yıl farklı bir yarışın yaşandığı alana dönüştü. Sınıftan 11. sınıfa kadar her sınıf seviyesinde sınava giren öğrenci var. Fakat burada sınava girecek öğrencilerin velilerinin gelir durumu objektif bir elemeyi yapmaktan uzak. Bir öğretmenin çocuğunun bursluluk sınavına girmesi için öğretmenin tek maaşlı olması ve 4 çocuğunun olması gerekmektedir. Fakat esnafla kendilerini sigortalı işçi gösterdikleri için 4X4'le okul bahçesine gelen ve çocuğunu bursluluk sınavına sokan velilerin sayısı gittikçe artıyor. Beklenti adalet, istikrar, istişare, sürekli tekâmül.