Bir şeyler oluyor. Topyekûn bir savaş bu. Net bir biçimde hak ile batıl savaşı başka bir adı, açıklaması yok bence. Zira tarafların da yani isimlerin de bir önemi yok. Çünkü isimler hep değişiyor ama çatışma hep ve her zaman aynı. Bir yanda milleti, maneviyatı savunanlar var diğer tarafta buna karşı duranlar.

Dikkat edin din demiyorum. Zira ahlaki değerlerin tamamına ve hatta insani değerlere saldırıyorlar. Sadece din değil dertleri toptan bir geleneğe, kültüre savaş açmış durumdalar.

Yani örnek veriyorum. Eşcinsellik denen bu melanete ve pisliğe birinin karşı çıkması için illa dindar falan gerekmez. Ki olmayan ve karşı çıkanlar da var.

Peki ne için savunur insan bunu? Neyi bozmak ister? Neye zarar vermek niyetindedir mesela?

Bence bozmak istedikleri direkt olarak toplum, aile ve ahlak…

Daha önce aileye nasıl ve neden saldırdıklarını söylemiştim. Ve şöyle demiştim;

Neler yapıyorlar, nasıl zararlar veriyorlar bunların hepsini anlatacak değilim ve niyetlensem de ne sayfa ne kelam yetmez. Ama birinden bahsedeyim. Asıl saldırdıkları ve asıl bozmaya çalıştıkları şey birkaç asırdır ailelerimiz. İlk hamleyi aile denen mukaddesimizi dünyevileştirip yalnızlaştırmakla yaptılar. Çekirdek ile diye bir şey soktular lügatimize. Oysa biz bütün bir ferdiyle geniş ve hakikatli bir aile olmayı bilmiş ve bununla medeniyet kurmuştuk. Sonra o çekirdeğin içinden de yemişi çıkarmak istediler. Anneyi evden çıkmaya razı ettiler. Ya da mecbur ettiler demeliyim. Ve şöyle bir cümleyi hatırlıyorum; “Haçlıların asıl galibiyeti anneyi evden çıkarmakla oldu…”

Önce o kadim büyük aile geleneğimize saldırdılar. Saçma bir şekilde Tanzimat ve sonrasında bizleri bireyin özgürlüğüne, kadın erkek eşitliğine, herkesin haneden çıkıp çalışması gerektiğine falan inandırmak için bin türlü şey yaptılar. Sonra bir “çekirdek aile” çıkardılar karşımıza. Çocuklar anadan babadan, torunlar dededen neneden uzak kaldı. Doğal olarak da onlardan öğreneceği Anadolu irfanını bir başka yerde bulamadı ve hep o tarafı eksik oldu. Benim kanaatime göre çocuk anasından babasından elbette bir şeyler ve önemli şeyler öğrenir lakin dedesinden ve nenesinden öğrenecekleri vardır ve bunu ana-baba veremez. Ve dedesini nenesini görmeden, onlarla yaşamadan büyüyen çocuklar eksik kalırlar.

Şimdiyse kökten tohumu bozmak istiyorlar. Mecburen bir işle iştigal etmeye mecbur olan anne babasını mesai saatlerinin içinde göremeyen çocuk kim bilir kimin ya da kimlerin ellerinde ve hangi kalıplara girmeye zorlanıyor? Değişiyor ve değiştiriliyor.

Biz bu meselde kaybedersek sadece kaybetmiş olmayacağız, kaybolmuş da olacağız...