Almanya Eski Başbakanı Angela Merkel, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ülkesinin toprak bütünlüğünü ve halkını savunmak için elindeki tüm araçları kullanmaya hazır olduğunu söyleyip nükleer silah kullanabileceği mesajı vermesinin blöf olmadığı görüşünde.

Ukrayna’da verdiği kayıplar sebebiyle Rusya’yı küçümseyenlerden farklı düşünen Merkel, Putin’in sözlerinin ciddiye alınması gerektiğini söylüyor.

Merkel’e göre o sözleri ciddiye almak ve en başından bir blöf olarak görmemek hiçbir şekilde zayıflık işareti değil, bilakis bir “siyasi bilgelik” işareti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da geçenlerde Sırbistan ziyareti sırasında yaptığı açıklamada Batılı ülkelerin tavrını ve tahrik üzerine kurulu politikalarını eleştirerek, “Rusya'yı hafife alanlara söylüyorum, yanlış yapıyorsunuz. Rusya hafife alınacak bir ülke değil” demişti.

Rusya’nın Ukrayna’da ciddi kayıplar verdiği ve “karizmasının çizildiği” bir gerçek.

İşgali altındaki Donetsk, Lugansk, Herson ve Zaporojye’yi referandumundan yüzde 99 “Evet” oyu çıktıktan sonra ilhaka ve toprak bütünlüğünün bir parçası kabul etmeye hazırlandığı da bir başka gerçek.

Uluslararası toplum Kırım’da olduğu gibi elbette ilhakı tanımayacak ancak söz konusu tanımama pratikte çok bir şey değiştirmeyecek.

Askeri ve siyasi birçok uzman, Putin’in Ukrayna’da tamamen köşeye sıkışması ve mecbur kalması halinde taktik nükleer silah kullanabileceğine dikkat çekiyor.

Kısacası ortada Türkiye’nin hemen yanı başında yaşanabilecek bir nükleer savaş ihtimali var ve Ankara en başından beri taraflarla konuşarak Ukrayna’daki yangını söndürmeye, en azından daha da büyümesini önlemeye çalışıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki akşam telefonda görüştüğü Putin’den Ukrayna’daki savaşın sona ermesi için müzakerelere bir kez daha şans vermesini istedi ve bu süreçte Türkiye’nin kolaylaştırıcı bir rol oynamaya hazır olduğunu söyledi.

Fakat ne yazık ki Ukrayna’da müzakere zemininden ve buluşulabilecek ortak noktadan çok uzaklaşıldı.

Şu aşamada Kiev’in ilhakları kabul etmesi de Moskova’nın ilhaklardan vazgeçmesi de neredeyse imkansız.

Avrupa’da bu kışın oldukça çetin geçmesi beklenirken Kuzey Akım boru hattındaki gaz sızıntıları Batılı ülkeler ve Rusya arasındaki gerginliğin düşmeyeceğine işaret ediyor.

Sabotaj sonucu meydana geldiğine inanılan ve tarafların birbirini suçladığı hasarın tamir edilip edilemeyeceği dahi bilinmiyor.

Putin’in Ukrayna’da nükleer silah kullanma ihtimali Türkiye’nin yanı başındaki tek tehlike değil.

Etrafımız adeta ateş çemberi ve bütün bunlara bir de Yunanistan’ın üzerimize kışkırtılması eklendi.

Amerika, hem Yunanistan’ı hem de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni (GKRY) Türkiye’ye karşı silahlandırıyor.

Böyle kritik gelişmeler yaşanırken dümeninde Erdoğan gibi gayet deneyimli ve başarılı bir liderin olması Türkiye için büyük bir şans.

Dünyanın krizlerle boğuştuğu, çevremizden savaş tamtamlarının yükseldiği ve nükleer savaş ihtimalinin bile konuşulur olduğu bir dönemde halkımızın bir an için Türkiye’nin başında bir yandan FETÖ’nün, diğer yandan PKK’nın çekiştirdiği yamalı bohça misali bir koalisyon olduğunu düşünmesi ülke yönetiminin kime teslim edilmesi gerektiği konusunda aydınlatıcı olacaktır.