Kurulduğu günden bu yana Türk siyasetine damgasını vuran Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) önceki gün 22’nci kuruluş yıl dönümünü kutladı.

AK Parti’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki serüveni, tüm dünyada olduğu gibi Arap sokağında da bugüne kadar ilgiyle takip edildi.

Diktatörlükle yönetilen ülkelerin halklarının, Türkiye’de yaşanan devrimden ve demokrasi mücadelesinden etkilenmemeleri mümkün değil.

AK Parti’den önceki Türkiye’yi ziyaret edenler, bugün bir kez daha gelip gördükleri ülkenin nereden nereye geldiğinin farkındalar.

Türkiye, AK Parti iktidarında büyük bir değişim yaşarken Arap coğrafyası da Arap Baharı devrimlerine sahne oldu.

O süreçte Arap entelektüeller, “Türkiye gibi biz de başarabiliriz” diyorlardı.

Malezya ve Türkiye modellerinin incelenerek ders alınması gerektiğinden söz ediyorlardı.

Mısır’da Hüsnü Mübarek’in devrilmesinden sonra o günlerin önde gelen genç isimlerinden Wael Ghonim, Türkiye’de askerin ekonomi üzerindeki vesayetinin nasıl  sona erdirildiğini sormuş ve benden bu konuda bir makale yazmamı istemişti.

AK Parti’nin 22 yılda sağladığı başarının dünyada bir başka örneği yok.

Söz konusu başarının muhtıralara, darbe girişimlerine ve çok çeşitli komplolara rağmen elde edilmiş olması onu daha değerli hale getiriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, AK Parti’yi ve Türkiye’nin demokrasi tecrübesini anlamak için çok sayıda Arapça kitap ve makale yayımlandı.

Ancak 28 Şubat’tan ve Refah Partisinin kapatılmasından bu yana yaşananların, ‘Erdemliler Hareketi’yle başlayan AK Parti hikâyesinin, Araplar tarafından hâlâ tam anlamıyla anlaşılabildiği söylenemez.

Diğer bir ifadeyle bu alanla ilgili çalışmaların hacmi henüz doyum noktasından epey uzak.

Farklı yönlerden araştırılması ve üzerinde çalışılması gereken daha birçok konu var.

Başarılar kadar başarısızlıklar ve sebepleri de konuşulup tartışılmalı.

Ayrıca AK Parti hâlâ hayatta ve hikâyesi devam ediyor.

Göstermelik demokrasilerle yönetilen Arap ülkelerinde uzun süre iktidarda kalan partilerin karakteristik birtakım özellikleri vardır.

Parti ve devlet âdeta eşitlenmiştir.

Ordu, güvenlik ve istihbarat, yargı, iş dünyası ve medya tamamen “iktidar partisi” kontrolündedir.

Seçim sonuçlarının da o parti lehine olması garanti altına alınmıştır.

AK Parti, Türkiye’de 21 yıldır iktidarda.

Ancak Arap ülkelerinde görülen türden bir “iktidar partisi” haline gelmediği aşikâr.

Birçok alanda muhalefet, AK Parti’den daha güçlü.

Son seçimlerde Erdoğan’ın ancak ikinci turda ve makul bir farkla kazanması bile AK Parti’nin uzun süre iktidarda kalmayı “devleti ele geçirmek” için kullanmadığını, halkın iradesine ve demokrasinin kurallarına saygı duyduğunu; seçmenin oyunu, başarılı icraatlar ortaya koyarak kazanmaya çalıştığını göstermek için yeterli.

14 Ağustos, Mısır’daki demokrasi mücadelesinin kanlı bir şekilde bastırılması için işlenen Rabia Katliamı’nın da yıl dönümü.

Darbeciler o gün sadece Müslüman Kardeşler’e değil, tüm demokrasi yanlılarına gözdağı vermek ve devrim düşüncesini bir daha akıllarına dahi getirmemelerini sağlamak için kasıtlı olarak çok kan döktüler.

Mısır halkı askeri vesayet karşısında yenilmiş görünse de Rabia Katliamı’ndan çıkarılacak derslerle o mücadele bir gün yeniden alevlenecek.