Milletin değerlerine, devlete, Anadolu insanına hakaret eden, sol terör örgütlerine övgüler dizen sosyal medya soytarıları birer birer içeri tıkıldı. İsimlerini yazıp adam yerine koymak istemiyorum.

Bu soytarıları cezaevine uğurlayanlardan biri de Selçuk Bayraktar’a dil uzatıp boyunun ölçüsünü alan CHPli Veli Ağbaba idi.

Ağbaba’yı özellikle zikrediyorum, çünkü milletin zihnini, idrakini, dimağını kirleten; değerlerine hakaret eden soytarılara sahip çıkmasının yanı sıra modern eşkıyalığa heves eden en taze örnek.

“Niçin ‘eşkıyalık’ diyorsun?” diye soranlara soruyla cevap vereyim.

Selçuk Bayraktar ve ailesi, son yüzyılda bu vatana en büyük hizmeti yapan, teröristleri kepaze eden, Suriye’de, Güneydoğu’da avlamadık çakal bırakmayan İHA’ların mimarı…

Bir evlatlarını şehit vermeleri de dahil, bu ailenin emeğini, fedakarlığını, cefakarlığını; iftirayla hakaretle yalanla dolanla gaspa yeltenmek eşkıyalık değilse nedir?

Kalbi kararmamış, gözleri görüp kulakları duyan hatta duymayan herkes Erdoğan’ın Türkiye’yi sağlık konusunda bir numara yaptığını koronavirüs sürecinde yaşayarak öğrendi. Modern eşkıyalar buna rağmen inkâr ediyor, karalıyor, iftira atmaya devam ediyorlar.

Erdoğan’ın kellesini koltuğuna alıp darbecilere, teröristlere rağmen yaptığı bu hizmetleri inkâr edip yok sayarak gasp etmenin adı eşkıyalık değilse nedir?

Üç yıl önce 1 liraya pide satmaya başlayan Halk Ekmek’i bu işe yeni başlamış gibi sunmanın, Ocak 2019’da başlatılan Haliç dibini yeniden tarama projesini kendi fikriymiş gibi göstermenin, bitme aşamasına gelmiş metroları, kent ormanlarını sanki yeni yapılmış gibi pazarlayarak AK Parti döneminde İstanbul’a yapılan emeği ve hizmetleri gasp etmenin adı eşkıyalık değilse nedir?

İETT şoförlerine zorla röportaj verdirerek yalan söyletmenin ve bu videoları ‘İmamoğlu’nu karalamak için organize kötülük yapıyorlar’ iftirası atarken kullanmanın adı eşkıyalık değilse nedir?

Esasen bunlara eşkıyalık yapıyorlar diyerek eşkıyalara da haksızlık ettiğimi düşünmeden edemiyorum. Çünkü bu aziz vatanda eşkıyalığın bile bir raconu, bir adabı, bir ahlakı vardı.

Biz eşkıya diye beylere kök söktüren Köroğlu’nu bildik, Çakır Efeleri, Balçıklılı Ethemleri öğrendik.

Bu memleketin eşkıyaları bile öldürdükleri hasımlarının silahlarına dokunmazlardı. Bırakın başkasının yaptığı işleri gasp etmeyi, baskınlarını, cinayetlerini övünerek anlatmayı ayıp sayarlardı.

İmamoğlu ve tayfasının “İzlerken kanımız dondu” dedikleri görüntülerin aslında hiç olmadığı ve düpedüz yalan söyledikleri daha geçen gün tescillendi. Oysa bu memleketin eşkıyaları bile milletin arasına nifak sokmaz, erkekliği, verdikleri sözleri tutmayı eşkıyalığın yasası sayarlardı. Bu millet bu yüzden eşkıyalarına da türküler yazdı, methiye dizdi, arkasından yaslar tuttu.

Ben de bu sebeple nankörlükten, kadir kıymet bilmemekten, emeği yok sayarak gasp etmekten daha büyük bir zorbalık ve hırsızlık tanımıyorum. Bu gaspçı anlayışın hepsinin dilinde hep aynı cümle vardır. “Ne yaptınız ki?”

Bu gaspçıları gündelik hayattan da tanırsınız. Çünkü basiretsiz yöneticilerin çiğliklerini ortaya çıkaran cümledir de “Ne yaptın ki?” sorusu aynı zamanda. İki sebeple kurulur. Birincisi nefsidir, yani acizliğin, o an muhatabına karşı üstünlük kurma gayretinin bir sonucudur. İkinci sebebi ise zorbalıktır. Yani emeklerinizi gasp etmek isteyen ahlaksız bir eşkıya ile muhatapsınız demektir.

Bu tür eşkıyalar başkasının emeği üzerinden doymaya alışmıştır. Pacman isimli bilgisayar oyunundaki karakter gibi başkasına ait tüm emekleri bir çırpıda yutar ve peşinden sorar: “Ne yaptın ki?”

Bu eşkıyalık türü kanundan, nizamdan, zabitandan anlamaz. Çözümü bellidir. Emeğinizin yok sayılıp, gasp edildiği yerden uzaklaşmak. Ancak şehriniz bu eşkıyalıkla yönetiliyorsa, vatanınıza, milletinize devletinize yalan, dolan, iftirayla iş tutan eşkıyalık anlayışı musallat oluyorsa tek seçeneğiniz vardır.

Eşkıyaların anladığı dilden konuşmak…