“Asıl yalnızlık anlaşılamamaktır” diyor Cemil Meriç. Güzel hem de çok güzel söz.

İnsan bu dünyada biraz da anlaşılmak var bence. Kendini anlatma gayretinin bilmem hangi dilde karşılığı yaşamak olsa gerek. Zira bütün bir ömrümüzü insanlara bir şeyleri ya da en ziyade kendimizi anlatmaya çalışarak geçiriyoruz. Ama sonuç şu ki çoğu kez ve çoğu kişi tarafından da anlaşılamıyoruz.

İşte belki de bunun için yalnızlığın asıl ve acı olanı seni anlamayan insanların arasında yaşamaya mecbur olmak.

Son zamanlarda çokça duyduğumuz ve neredeyse herkesin bir vesileyle dert yandığı, bütün problemlerin çözümü bu olacakmış ve hatta belki de bütün suç onlardaymış gibi kurduğu bir cümle var;

“Nereye gidiyor bu gençlik?”

Sonra belki de biraz daha ciddi ve biraz daha akademik dursun diye bu gençlere bir isim, bir ambalaj ve bir etiket bulanlar da var. “Z kuşağı” diyorlar onlara. Çok garip geliyor bana. Haydi diyelim ki öyle olsun; peki anlatıldığı ve söylendiği gibi bu “Z Kuşağı” denen gençler hep ve sadece kötü olan şeylere mi meftun? Yani ne bileyim hepsi deist ve hepsi ateist mi mesela? Ya da hepsi ayrılıkçı ve aykırı mı?

Benim bu sorulara cevabım elbette “hayır” olacak. Ama bu ve benzeri problemleri da yok saymıyorum. Bu durumlar için de bir şeyler yapılması gerektiğine kesinlikle inanıyorum. Ne yapılır diye düşüncelerim olsa da kesin bir fikrim yok. Ama ne yapılmayacağını biliyorum; dışlamak, başkalaştırmak, ötekileştirmek… İşte bunlar yapılmamalı.

“Abi bu çocuklar yalnızlar” diye bağırasım geliyor bazen. Çünkü anlaşılamıyorlar. Kimse anlamıyor onları. Anlamaya da çalışmıyoruz kabul edelim. Üç beş video çekip, onların yaptıklarına benzer (ama hep yapmacık) birkaç meseleye daldık diye onlara yakın olmuyoruz, kabul edelim.

Anlaşılmak istiyor bence bu gençler ve maalesef onları anlamaya çalışanlarla onları bir kör kuyunun içine çekmeye çabalayanlar aynı insanlar. Biz mi neredeyiz? Bizse o kuyunun başında durup onlar içine düştükten sonra ah vah edip, çıkmaları için akıl verenleriz.

Hâsılı, “Nereye gidiyor bu gençlik?” diye bir soru benim zihnimde yok. Zira bu soruyu soranlar verilecek cevabın ne olduğunu daha sormadan evvel biliyorlar ve verecekleri cevaba göre bir soru soruyorlar.

Ha bir çözüm olur mu bilmiyorum ama illa nereye gittiklerini sorgulamak yerine bir kez de yanlarına düşüp onlarla beraber yürüsek de belki kendilerini bu denli yalnız ve bu denli anlaşılmaz hissetmeseler.

Haydi hayırlı cumalar…