Bir önermede konu ve yüklem birbirine yaklaştırılır veya uzaklaştırılır. Böylelikle bir bildirimin gerçekleşip gerçekleşmediği anlaşılır. “Ağaçlar canlıdır.” önermesi bir örnektir. Bu aşamada akıl, “bir şey böyle midir?” bağlamında tarafını tercih edemezse, bildirimin iki yönü ile alakalı bilgiye “şüphe” denirken; akıl bunlardan birisini tercih ederse, artık aklın tercih ettiği yön ile alakalı bilgiye, “tasdik” denecektir. Tasdik açısından zihnin karşı karşıya kaldığı dört ihtimâl söz konusu olabilir.

Birinci ihtimâl yakīn (kesin bilgi) meselesidir. Bir bildirimde akıl, iki taraftan bir tanesini kesin olarak tercih ediyor ve bu tercih gerçeğe uyum sağlıyorsa bu bilgi yakīndir. O halde yakīn, bilgi ve bilinen şey arasındaki değişmeyen tam uyumluluktur; şüpheyi reddeder. Başka bir deyişle, yakīn, hiçbir şüpheye yer vermeyecek derecede açık ve kesin bilgidir. Hak ve doğrunun ifadesidir. Hüccetü’l-İslâm, El-Münḳıẕ mine’ḍ-Dalâl adlı eserinde yakīn bilgisini, “hiçbir şüphe ihtiva etmeyecek şekilde bilinen, kendisinde yanlışlık ihtimâli olmayan, kalbin yanlış olduğuna inanmadığı bilgi” şeklinde tarif etmektedir.

İkinci ihtimâl, el-cehlü'l-mürekkeb meselesidir. Bu çerçevede akıl, seçiminde kararlıdır ancak bu seçimi gerçeğe uymamaktadır.

Üçüncü ihtimâl, taklit meselesidir. Taklit, şüpheye imkân tanıyan bilgidir. Herhangi bir kanıt getirmeden, örneğin sadece âlim kimselerden duyduğu, “âlem hâdistir” bilgisini tasdik edenin inancı taklittir.

Dördüncü ihtimâl, zan meselesidir. Bu çerçevede, akıl asıl olarak bir tarafı tercih etmesine rağmen, diğer tarafa da ihtimâl bırakıyorsa bu zan bilgisidir. “Geceleyin sokakta dolaşan bir kimsenin hırsız olduğunu iddia etmek”, bu kabildendir.

İlim çerçevesinde önemli olan yakīn mertebesindeki bilgiyi elde etmek, zan mertebesinde olandan kaçmaktır. Kendisiyle yakīn (kesin bilgi) türünden tasdikler meydana gelen önermelere yakīniyyât adı verilirken, kendisiyle zan türünden tasdikler meydana gelen önermelere zanniyyât adı verilmektedir.

O halde yakīniyyât mertebesindeki önermeler, hiçbir şekilde şüpheye yer bırakmayacak şekilde doğru olduğu kabul edilen güvenilir hükümlerdir. Yakīniyyât mertebesindeki önermeler bedîhiyyât (zarûriyyât) ve nazariyyât şeklinde ikiye ayrılmaktadır.

Nazariyyât önermelerin, akıl tarafından kesin olarak kabul edilebilmesi için kanıta (hüccet) gerek varken; bedîhiyyât (zarûriyyât) önermelerin doğruluğunu ortaya koymak için herhangi bir kanıta ihtiyaç yoktur. Bu önermeler akıl tarafından kabul edilmektedir. Aklın apaçık bir şekilde kabul ettiği bedîhî (zarûrî) önermeler; evveliyyât, fıtriyyât, müşâhedât, mütevâtirât, hadsiyyât, mücerrebât (tecribiyyât) şeklinde adlandırılan altı başlık altında toplanmaktadır.

İnsan zihninin herhangi bir aracıya gerek duymadan, doğrudan doğruya zorunlu olarak kabul ettiği önermeler, evveliyyât önermeler olarak adlandırılmaktadır. Evveliyyât mertebesindeki önermeler; akıl, konu ve yüklemi tasavvur ederek, bunların arasındaki nisbeti kesin olarak tasdik ettiği için, çoğu zaman bedîhiyyât (zarûriyyât) önermeler ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. O halde fıtriyyât, müşâhedât, mütevâtirât, hadsiyyât, mücerrebât (tecribiyyât) mertebesindeki önermelerin hepsi, asıl olarak evveliyyât önermelerin etrafında şekillenmektedir. Evveliyyât mertebesindeki önermeler, güvenilir temel dayanaklardır ki, Hüccetü’l-İslâm, El-Münḳıẕ mine’ḍ-Dalâl adlı eserinde şüpheciliğini anlatırken, evveliyyât mertebesindeki önermeleri, bedîhiyyât (zarûriyyât) önermeler ile eşdeğer görmekte; bu çerçevede evveliyyât – hissiyyât ikilemini anlatmaktadır.

Aklın, zihinde bulunan orta terim marifetiyle konu ve yüklem arasında bağ kurduğu önermeler, fıtriyyât önermeler olarak isimlendirilmektedir. Bu özelliğinden dolayı fıtriyyât önermeler, “kıyası kendisi ile beraber olan önermeler” şeklinde tarif edilmektedir. Evveliyyât mertebesindeki önermeler ile fıtriyyât mertebesindeki önermeler arasında belirgin bir ayrım yapmak zordur.