Hüccetü’l-İslâm İmam Gazzâli’nin ilim ve amel çerçevesine dair ortaya koyduğu bakış açısı dâhilinde yol alındığında görülmektedir ki işin başı muamele ilmidir. Muamele ilminin amacı zâhirî ve bâtınî ameldir. Öyleyse muamele ilmi, İslâm iktisadî esaslarını yani kulların iktisadî amellerini de kapsar niteliktedir. Böylece kulların iktisadî amellerinin akaidin temelleri üzerine ibadetler, adetler, kurtarıcı iyilikler ve yıkıcı kötülükler şeklinde kategorize edilebilen dört çerçevede belirginleşmesi söz konusu olacaktır.

Abdullah b. Amr"dan nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi, kişiye günah olarak yeter”. (Ebû Dâvûd, Zekât, 45)

İslâm iktisadî esaslarının müfredatına yönelik olarak böylesine bir yaklaşımın en güzel örneği Hüccetü’l-İslâm İmam Gazzâli’nin muamele ilmini konu edinen İhyâ ü Ulûmi’d-Dîn adını taşıyan şaheseridir. İmamımız bu şaheserinde kulların iktisadî amellerini dört başlık çerçevesinde yeri geldikçe konu edinmektedir.

Allahu Teâlâ; cevher ve arazlardan (varlık) oluşan âlemi, öncesinde hiçbir şey yokken, sonradan yaratmıştır. Âlem, hâdistir. O halde İslâm iktisadî esaslarının yöntemi hâdis olan bu âlem üzerinde muhatap kabul edilen Müslüman insanı tasavvur etmek ve bu insan karakterinin iktisadî amellerinin mahiyetini açıklamak bağlamındadır.

Böylece âhiret hayatını kazanmak için her bir Mü’min’in uyması gereken İslâm iktisadî esasları, akaidin temelleri üzerine ibadetler, adetler, kurtarıcı iyilikler ve yıkıcı kötülükler şeklinde kategorize edilebilen muamele ilminin dört temel çerçevesini referans alarak rızık ve fiyat, mal ve mülkiyet, mübâdele, üretim ve bölüşüm, harcama ve tüketim başlıkları altında konu edinebilir.

Ontoloji “var olanı olduğu gibi inceleme” yolunu benimserken; metafizik bir varlık teorisi kurarak, bu teori marifetiyle varlığı ispatlamaya çalışmaktadır ki bu çerçevede varlık Vâcib varlık ve mümkün varlık şeklinde iki kategoriye ayrılır. Ancak bu meseleyi ortaya koyabilmek adına öncelikle Hüccetü’l-İslâm İmam Gazzâli’nin mişkâtü’l-envâr adlı eserinde ortaya koyduğu bakışa yer vermem gerekmektedir.

Nûr Suresi’nin 35. ayetinde buyurulur;

“Allah göklerin ve yerin nûrudur. Onun nûrunun misâli, içinde kandil bulunan bir kandilliktir. Kandil bir cam içindedir, cam inciyi andıran bir yıldızdır; (bu kandil) doğuya da batıya da ait olmayan, yağı neredeyse ateş dokunmasa bile ışık veren mübarek bir zeytin ağacından yakılır. Nûr üstüne nûr. Allah nûruna dilediğini kavuşturur. Allah insanlar için misâller veriyor, Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir.”

İmam Gazzâli’ye göre, “nur kelimesinin” birden fazla hakikî manası vardır ki sıradan insanlara göre nur, bir zuhurdan ibarettir. “Ortaya çıkmak ve görünmek” manasındaki zuhur izâfî bir kavramdır. Zuhurun iki ögesi bulunmaktadır. Bunlardan birincisi en güçlü idrak aracı olan duyuların en önemli kısmını teşkil eden görme duyusudur. Bunlardan ikincisi ışıktır ki, görme duyusu bulunmazsa ışık görünmeyi (zuhur) sağlamaz. Bu sebepten dolayı güneş / lamba vb. gibi hem kendini hem de başka şeyleri gösteren şeylere nur denildiği gibi;  hakikat çerçevesinde görme duyusu da nur olarak nitelendirilmiştir.

Ancak İmam Gazzâli’ye göre görme duyusunun yedi tane kusuru olduğundan dolayı asıl önemli olan akıl meselesidir. İlim müessesesi çerçevesinde vurgulandığı gibi “yetişkin bir insanı, çocuktan, akıl hastasından ve hayvandan ayıran güç ve yetenek” manasındaki akıl bu kusurları taşımamaktadır. O halde hakikî çerçevede akla nur demek uygundur.

Mantık ve akıl yürütme meselesini anlatırken İnşallah tekrar değineceğim ama kısaca bahsetmem gerekirse aklın idrak (zuhur) çerçevesine giren şeyler (ma’kulât), zarurî ve nazarî olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Zarurî önermeler için aklın işletilmesi gerekmemektedir. Misâlen herhangi bir şeyin aynı zaman ve mekânda hem var hem yok olamayacağını bilmek, bunu tasavvur eden akıl çerçevesinde hemen ortaya çıkar. Ancak nazarî çerçevede akıl yürütmek marifetine gerek vardır. Aklın işletilmesi için aklı uyaran amillerden bir tanesi hukemâ (düşünürlerin) sözleri ve hikmetleridir.