Bu yazıda bir CHP tarihi anlatmayacağım. Ama bir savrulmanın hikâyesini anlatabilmek için de onun tarihsel yolculuğuna bir şakul tutmak zorundayız; bu şakul sayesinde sapmaları/savrulmaları tespit edebiliriz.

Bir dönem, “devlet eşittir CHP” anlayışıyla merkezde ve adeta “tarihe emreden”, şimdi ise büyük bir savrulma ile neredeyse periferiye çıkan bir partinin tomografisini çekerek, kalbini ve ciğerlerini dinlemek zorundayız; problemin teşhisi açısından…

Merkezdeki CHP, Cumhuriyet’e dair bütün kurucu saikleri üzerinde toplamanın yanında; işgal yıllarında Anadolu’yu savunan, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin (A-RMHC) tüm mirasını da sahiplenmiştir. Sonrasında birinci meclisteki Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk’un birinci gurubunu, 1923’te Halk Fırkası’na (HF) ardından 1924’te de Cumhuriyet Halk Fırkası’na (CHF) dönüştürmüştür. 1935’tede Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) dönüşerek isim arama serüvenini nihayete erdirmiştir.

Bu tarihsel sahiplenme, hiçbir muhalif kabul etmemiş, hatta en az birinci gurup kadar her şeyini ortaya koymuş olan (A-RMHC) ikinci gurubunu dahi tamamen siyasetten tasfiye etmiştir. 1923 seçimleri bu tasfiyenin bütün kodlarını taşır. Aynı damardan gelenler ayrıştırılmış,“irticacı” yaftasıyla da damgalanmışlardır.

CHP’nin resmi sitesinde yer alan tarihsel serüvene dair ve “icad edilmiş tarih” kokan yazının, 1923 seçimlerine dair kısmında, ikinci gurup tarafından kurulan TCF için, “CHF seçimlerde, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı yenerek iktidar olundu” deniliyor.

Oysaki TCF o seçimleri, uğranan haksızlıklar, Hıyanet-i Vataniye Kanunu’ndaki düzenleme sebebiyle protesto etmiş, Tan Gazetesi sahibi ve TCF mebusu Ali Şükrü Bey’in öldürülmesi de bu süreci pekiştirmiştir. Bu sebeplerle seçime girmesi dahi engellenmiş bir parti nasıl “yenilmiş” oldu? Bu, cevap bekleyen bir sorudur.

Sonrasında Takrir-i Sükûn Kanunu ve Mete Tunçay’ın ifadeleriyle de uzun süren bir “oybirlikli demokrasi” zemini…

1950-60 arası muhalefette olan CHP’nin, Demokrat Parti’ye (DP) olan hasmâne tutumları, İnönü’nün orduyu kışkırtma hamleleri ve 1960 Darbesi. Muhalefette kalan CHP’nin, iktidara giden yolda her türlü müttefikliğe başvurduğunun önemli bir delili…

Görünen tabloda CHP için süreçler zaman zaman kesintiye uğramış, zaman zaman da 1965 sonrasında olduğu gibi büyük bir eksen kayması yaşayarak “demokratik sol” zeminde kendisini göstermiştir.

Bu savrulmanın nedenli büyük olduğunu anlayabilmek için İsmet İnönü’nün 20 Kasım 1923’te yayınladığı bir genelgeye gitmek gerekir. O, bu genelgede, A-RMHC’nin bütün örgütlerinin Halk Fırkası’nın içine alındığını bildiriyor ve böylece tüm ülkeye “kurtuluş ve bağımsızlığı getiren” A-RMHC’nin yerini alan, “amacı Türk toplumunda millî hâkimiyetin halk tarafından ve halk için icrasına rehberlik etmek” olan CHF’nin ana siyasasını tanımlıyordu.

Bu, Selçuklu ve Osmanlı’dan tevarüs eden devlet anlayışından farklıydı. Fakat yine de “milli” olma hali dışarıdan ithal bir “sol”u içinde barındırmıyordu. Bu, aslında CHP’nin kendi politikalarını belirlerken “ithal” politikalara müracaat etme serüveninin başlangıcı değildir. Tek-Parti döneminde İtalyan ve Alman faşist dönem uygulamaları çok dikkate değerdir.

CHP’de, kendi tarihini anlatırken bu değişimi “devlet partisi” olma sürecinden çıkıp “halkın partisi” olma şeklinde ifade ediyor. Ama ne yazık ki bu tanımlamanın fiili karşılığı, sadece kendisinin tanımladığı “halk” çemberinin dışına çıkamamıştır. Fahrettin Kerim Gökay’a atfedilen“Halk plajlara hücum etti, vatandaş denize giremiyor” ifadeleri sanki bir espri olma hüviyetinden çok bir CHP gerçeğinin çarpıcı bir izahıdır.

Bugün ise CHP için ne diyebiliriz?

“Milli” dediğinizde, dışardan medet umması engel. “Sağ” dediğinizde, kendi kabulleri engel. “Sol” dediğinizde de, gerçek solun terminolojisi engel… Evet, CHP’de bir çevreye savulma muhakkak; ama hangi çevreye olduğu ise muamma…

Terör örgütlerinin içini ferahlatan açıklamaların sahibi CHP ise savrulmanın epey kontrolden çıktığının net bir göstergesi… Başa dönecek olursak İnönü’nün “Milli” vurgusundan buyana CHP; sonuç: Tanımlayana aşk olsun…

Yani anlayacağınız CHP’nin şakul-u fana kaydı…