CHP’nin kasetle işbaşına gelen, haksızlıklara karşı sürekli mücadele edeceğinin sözünü verip daha kendi liderlik yolculuğunun “gizemini” sorgulamayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun, yine tehditleri ve çarklarına şahit olduk. 7 Haziran seçimlerinin siyasal pazarlama sürecinde CHP’nin en önemli sloganı “Milletçe alkışlıyoruz” olmuştu. Kılıçdaroğlu ve CHP bu sandıkta başında duyamadığı alkışları, son 10-15 günde iyice duydu ama tersten. Doğru ile hakikatin peşinden koşmasından değil,  darbe çığırtkanlığı ve teröre kol kanat germesinden. CHP’nin maskesini çıkarıp gerçek yüzünü göstermesinden… Geçtiğimiz hafta fezlekesi bulunan 148 milletvekilinin dokunulmazlıkları,  AK Parti ve MHP’nin “evetleri”, CHP’li sessiz ulusalcıların oylarıyla kaldırıldı. Süreç basit, lakin çetrefilli… Meydanlarda ve grup toplantılarındaki konuşmalarının çoğunu, ürettiği projeleri anlatmak yerine AK Parti’yi yolsuzluk partisi olarak yaftalamaya ayıran Kılıçdaroğlu, kendisinden beklendiği üzere, İrancı Eren Erdem ve PKK’nın yarı sözcüsü Sezgin Tanrıkulu’nun yaptığı çalışmalarla ilk oylamada terörden yana tavır koydu, lehine karar verdi. 2. Tur’da ise ulusalcılar duruma el koyup, liderlerine “Hadi oradan” dedi. Burada Kılıçdaroğlu’na sorulması gereken onlarca soru var lakin şu kadarı kafi: 1) Yolsuzlukla suçladığın AK Partili vekiller yargılanmaya evet dedi, sen neden kaçtın? Teröre destek vermekteki amacın ne?

Diktatöre sığındılar

Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin geçen haftaya damga vuran bir olayı da 19 Mayıs’taki “Diktaya Karşı Başlangıç Yürüyüşü” oldu. Bildiğiniz gibi Anıtkabir’e yürüdüler, terör tehdidi olmasına rağmen.  Yürüyüş olsun, slogan olsun lakin akıl ve fikir de olsun. Kilit sözcükleri “dikta”, yani akıllarınca Cumhurbaşkanı Erdoğan diktatör, komik ama öyle düşünüyorlar. Bende empati kurup o güruhu anlamaya çalıştım, sonuç alamadım, aklım ermedi. Çünkü, Erdoğan’ı diktatör olmakla itham eden güruh, Hitler, Mussolini ve Franco’dan çok daha kanlı bir diktatör olan Mustafa Kemal’e sığınmaya gitti. Ülkeyi iki dudağının arasında yöneten, 200 bin alimin katili, tarih ve dine savaş açan liderlerine… Diktaya karşıyız, ama bizim diktatörümüz kutsaldır modundalardı. Üzüldüm durumlarına, zaten CHP’nin asırlık resmiydi gördüğüm,  Allah selamet versin…

Osmanlı tokadı

Yeni bir gündemimiz daha var. Demirtaş, dokunulmazlık düzenlemesinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi’ne başvurmak adına 110 sayısına ulaşmak için 52 vekile daha ihtiyaç duyduklarını söyledi. Kılıçdaroğlu’na açık açık “Gel beni kurtar” dedi. Eeee “CHP zaten AYM’nin havası çok sever” diye düşündü herhalde. CHP’nin HDP’ye ikinci kez destek vererek siyaseten intihar edeceğini düşünmüyorum. Lakin kendi iradeleri, milletin tokadı “Osmanlı Tokadı” gibidir, şiddetini en iyi 1950 bu yana iktidar olamayan CHP bilir.  Az kalsın unutuyordum, kanlı söylemler, dokunulmazlıkların ardından Geziciler de hortladı. 31 Mayıs’ta toplanıyorlarmış, ağaçları da bahane edemezler bu sefer, acaba temaları ne olabilir? Çok da önemli değil, tarihin karanlık sayfalarında yok olup gidecek hepsi. Bunca olay tek bir netice koyuyor ortaya. Terör devleti İsrail’in başbakanı Netenyahu bile Türkiye’ye gelip parti kursa, CHP ve zihniyeti kadar tehlikeli olamaz. Allah bu millet CHP’nin eline bırakmasın. Bizler “Büyük Türkiye” için çalışalım, onlar yıkmanın derdine düşsün, herkes bilir ki kervan daima yürür..