Moskova, 22 Mart Cuma günü kanlı bir saldırıya uyandı. Crocus Belediye binasında düzenlenen silahlı saldırıda 135 kişi hayatını kaybetti, 100'den fazla kişi yaralandı. Bu trajik olay, Rusya'yı ve tüm dünyayı sarsarken, akıllarda birçok soru işareti bıraktı.

Saldırıyı DEAŞ üstlense de Rusya yetkilileri, arkasındaki gücün ABD, İsrail veya Ukrayna'ya destek veren Batılı ülkeler olduğunu düşünüyor. Saldırının amacının Rusya'yı Müslümanlarla karşı karşıya getirmek ve Ukrayna'daki savaştan dikkatini dağıtmak olduğu da öne sürülüyor.

Saldırganların Moskova'nın kuzeyinde bir pansiyonda buluştukları ve birbirlerini pek tanımadıkları belirlendi. Teröristlerin hepsinin Rusçayı son derece kötü konuştuğu ya da konuşuyormuş gibi yaptığı ve birinin bir tercüman aracılığıyla Tacikçe iletişim kurduğu bildirildi. Saldırganların Ukrayna'ya kaçma girişimleri, geri teslim edilmeyecekleri düşüncesi veya onları bu saldırıya itenlerin yönlendirmesiyle de olabilir.

Terör saldırısının Ukrayna ile ilişkilendirilmesi Rus toplumunu duygusal ve belki de askeri açıdan Ukrayna'daki savaşa katılım ve destek açısından da etkileyebilir.

Peki bu saldırının arkasındaki gerçekler ne? Kimler bu vahşeti planladı ve gerçekleştirdi? Moskova'da yaşanan bu kanlı cumanın sorumluları kim?

Bu soruların cevabı şu an için bilinmiyor. Rusya'nın soruşturması devam ediyor. Fakat şurası kesin ki bu saldırı sadece Rusya'ya değil, tüm dünyaya karşı bir saldırıdır. Terörün gölgesinde yaşamak zorunda bırakıldığımız bu çağda, hepimize düşen görev, birlik ve beraberlik içinde bu karanlığa, karşı durmaktır.

Moskova'da hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Bu vahşet karşısında tüm insanlığın taziyelerini kabul ediyorum.

Unutmayalım ki terörün dili ve dini yoktur. Teröre karşı mücadelede hepimiz bir ve beraber olmalıyız.