Savunan Adam Necmettin Erbakan’ın 1977 seçimlerine ilişkin hazırladığı seçim beyannamesiyle Türkiye’nin gündemine soktuğu,  1979 yılında yayımladığı “Temel Görüşler” kitabında “Milliyetçi hareket, tek başkan, tek meclis sistemini savunur” şeklindeki ifadesiyle merhum Alparslan Türkeş’in desteklediği, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın, sorunların yegane çözüm yolu olarak gösterdiği başkanlık sistemi için son viraja girildi…

Mayıs’ta referandum

AK Parti bütçe görüşmelerinin ardından muhtemelen Ocak ayı gibi Meclis’e, başkanlık sistemini içeren 15 maddelik anayasa teklifini sunacak. Mayıs veya haziran ayı gibi ise referandumun yapılacağı siyasilerin ortak kanaati. Başkanlığı hukuksal terimlerinden, ziyade Türkiye’ye kazandıracakları, Türkiye’nin hedefleri ile bağlantısını, İslam alemine ve Ortadoğu’daki huzura katkılar bakımından tartışmalıyız. 2002’den buyana Türkiye, Recep Tayyip Erdoğan ile geldiği noktayı düşünelim.

IMF yöneticileri Başbakan gibiydi

2002 öncesi Türkiye, her on yılda bir askeri darbe gören, 4 yılda bir ekonomik krizlerle boğuşan, IMF yöneticilerinin başbakan gibi karşılandığı, halkın iradesinin hiçe sayıldığı, beyaz Türkler’in manşetler, tehditler ile hükümet yıktığı bir dönemdeydi. O dönemlerde Türkiye, Atak helikopteri, Altay Tankı, Marmaray’lar, havalimanları, eğitim yatırımlarını değil, yolsuzlukları, faili meçhul cinayetleri, yargısal zorbalığı tartışıyor, bu karanlık günlerde çıkış yolu arıyordu.  Ama bu kara tablo Erdoğan’ın gelmesiyle değişti. Türkiye, 14 yıllık siyasi istikrar döneminde yerli ve milli üretimlerde sınıf atladı, ekonomi en az 3 kat büyüdü… En önemlisi de bu ülkede zihniyet ve hedef devrimi yaşandı. Şeftali üretin, motor üretmek sizin neyinize denilerek hakaret edilen Türk milleti, bugün Lozan ve Misak-ı Milli’yi tartışıyor. Bu devrimin mimarı Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Erdoğan’a borçluyuz

Üst akıl yada Birleşmiş Milletler’e yani dünyaya yön veren 5’li çetenin her söylemini emir kabul edip “Evet” diyen Türkiye’ye yerine, “biz de varız ve bu düzeni yıkacağız” haykırışında bulunan bir Türkiye var karşımızda. İsrail, İran, ABD, Rusya ve kiralık katillerinin şizofrenik hayallerine karşı ümmetin selametini savunan, stratejiler üreten Türkiye de yaşıyoruz.  Bu gurur dolu duruşumuzu, siyasi istikrar ve milli liderimize borçluyuz.

Ya başkanlık ya pişmanlık

Başkanlık sistemindeki amaç Türkiye’nin asla bir daha ne darbelerle, ne koalisyonlarla nede terörle karanlık günlere dönmemesi. Bunun aksine 2023-2071 hedeflerine emin adımlarla uzanması, dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında yer alması, İslam coğrafyasının tek lideri, mazlum milletlerin hamasi olmasını sağlamaktır. Bu sebeple başkanlık sistemini savunmak Büyük Türkiye hayal eden her kesimin vatandaşlık görevidir. Burhan Kuzu’nun dediği gibi, “Ya başkanlık, ya pişmanlık.” Büyük Türkiye’yi istemeyen, halkın iradesi yerine patronlarının taleplerini dikkate alan kesimlerin tamamı düşmanımızdır… El birliğiyle başkanlık sistemini getirmek için çalışalım, sokak sokak anlatalım.