Kaç sene önceydi bilmiyorum. Bir Ramazan bayramının arifesinde İsrail güçleri Gazze’yi bombalamış, onlarca insanı şehit etmişlerdi. Bizden beklenen bayramı bayram gibi geçirmemek, süslü elbise giymemek, ağıtlar yakıp, susup kenarda oturmaktı. Öyle yapmadık. Öyle yapmayacağız. Bizim hüznümüz 95 kişinin ölmesine, Filistin’in, Suriye’nin bombalanmasına, bir polisin hamile eşinin ve üç yaşındaki çocuğunun önünde vurulmasına bağlı değil ki. Biz zaten hüzünlüyüz. Biz hep hüzünlüyüz. Müslüman adam “keyifli” olmaz ki zaten. İçimizde hep derin bir hüzün vardır. Dünya lan burası. Ne kadar “güzel” olabilir bu dünya. Damarlarımızda bu dünyanın şehveti dolaşamaz ki bizim.

Ama öte taraftan biz neşeli insanlarız. Hem de aynı sebepten neşeli insanlarız. Terör bile, bombalar bile bozamaz bizim neşemizi. Bak birbirine karıştırma lütfen. Neşe başka bir şeydir. İncecik bir çizgidir bu. Neşenin cılkı çıkarsa bize yakışmaz; hüznümüz bunalıma dönüşürse o da bize yakışmaz. Anadolu’da dinlediğimiz bütün türküler, -neşeli türküler dahil- bilinçaltında bir hüznü barındırır. Türkülerimizin bilinçaltına selam olsun. Hüznümüz kalbimizde derin bir yarık, gelip geçici bu dünyaya pamuk ipliğiyle bağlanmanın türküsüdür.

Hüznümüz, mağarada Resulullah (sav) ile birlikteyken yaşadığımız kalp çarpıntısı; neşemiz “Üzülme, Allah bizimle” diyen Resulün vakar ve metanetidir. Bu hüznü yitirmeyeceğiz, bu vakur neşeyi kaybetmeyeceğiz. Çelişki gibi görünen bu ruh hali yalan dünyaya

çok yakışıyor çünkü

——–

Demode mevzular iyidir

Mesela Twitter’dan siyasal iletişim yapmanın dozunu iyi ayarlamak lazımdır. Retwitle, beğen tuşlarıyla seçim kazanmak imkansızdır. “Geç bu kafaları, modern ol biraz” diyenlerin ağzını burnunu kırabilirsiniz. Demode siyasi çalışmalar iyidir. Kapı kapı gezmek filan, hani esnaf ziyareti, ne bileyim köylere gitmek, sokaklara çıkmak.

Şiir mesela. “Şiir demodedir” diyenleri de yakalarından tutup silkeleyebilirsiniz. Fena olan “mıy mıy şiir”dir. Sadece “mıy mıy şiir” değil mıy mıy olan her şeye karşı çıkmak lazım. Gümbür gümbür şiir yazamıyorsan o senin sorunun kardeşim. Kelimelerle ayağımızı yerden kesemiyorsan o senin sorunun.

Dergi çıkarmak da demodeymiş. Öyle diyorlar. “Aman be abi, internet var, Tumblr var, Facebook var, dergi mi kaldı bu devirde” diyenlere de kulak asma sakın. Modern dünya kâğıdın alternatifini üretemedi henüz. Saman kâğıdının kokusunun yanına yaklaşamadı hiçbir internet blogu. Sen Google’dan her şeyi bulabileceğini sanıyorsun ama bulamıyorsun işte. ‘Hikmet’ yazıp arasan bulabilir misin mesela? Bulamazsın. Bir de ‘İkindi Yazıları’ diye bir dergi çıkıyordu. Bi arasana Google’da var mı o?

Bunu da söylemesem çatlarım. Kafelere gidiyorsunuz ya. Çay ocaklarını demode buluyorsunuz. Yanlış yapıyorsunuz. Bir gün “Fesleğenli Grissini”den bıkacaksınız, o demode “peynirli poğaça”ya fit olacaksınız. Mecbur kaldığımızda yediğimiz ay çöreğini bile mumla arayacaksınız. Türk kahvesini de çok ‘şey’ buluyorsunuz, Instagram’da filan ‘karamel makiyato’dan vazgeçemediğinizi haykırıyorsunuz ya. O da yanlış. Dönüp geleceksiniz bir gün.