Birkaç zamandır çok yorgun hissediyorum kendimi. Zaten yoğun ve koşturmacalı hayatıma yeni eklenen bir şeyler olduğundan değil bu yorgunluk. Beden yorgunluğu değil yani. Zira o bir şekilde geçiyor. Bu farklı. Gerçekten farklı.

Ve garip olan tarafı şu ki etrafa bakınca neredeyse herkeste aynı hâli, aynı tavrı ve aynı yorgunluğu görüyorum. Ve bunun adının da tam olarak yorgunluk olduğundan emin değilim ben. Başka bir hâl ve başka bir şey bu. Ya da ne bileyim belki de son birkaç senenin topyekûn birikimi. Şöyle bir düşününce son üç dört senede kaç seneyi birden yaşadığımızı hesap bile edemiyorum. Üst üste koyunca da açıkçası ağır geliyor. Sonra anlıyorum herkesin bu yorgun hâlinin nedenini. Omuzlardaki bunca senenin yükü herkesi, hepimizi yormuş. Ve hatta yormaya da devam ediyor.

Gündem sıkıyor beni, yoruyor ve bunaltıyor. En küçüğünden en büyüğüne herkesin gündeme bu kadar boğulması bana çok garip geliyor. Elbette kendine, kendi zamanına, kendi toplumuna kimse bigâne kalsın demiyorum. Ama şöyle oturup bir kitaptan, bir şiirden ya da ne bileyim öyle havadan sudan konuşup çaylarımızı yudumlayacağımız bir zaman ne zaman olacak diye düşünüyorum işte.

Şimdi gündem seçim ve hakkı var ki doğal olarak herkesin konuştuğu da düşündüğü de o. Nereye gitseniz, kiminle konuşsanız, kiminle otursanız mevzu öyle ya da böyle seçime geliyor. Gelmeli de elbette. Zira “Dünyanın en önemli seçimi” olan bu seçimin aktörleri bizleriz. Hiç şüphe yok ki Anadolu insanı kime ne kadar kıymet vereceğini ve kimin neyi hak ettiğini bilir. Kendi gibi olan, mukaddesatını bilen, vatan millet bayrak diyenleri yolda koymaz. Vatana, millete, bayrağa saldıran, mukaddeslerini ayaklar altına alan ve dünyanın bilumum teröristleriyle kol kola olanı da kapısının eşiğinden içeri almaz.

Bu böyledir.

Hep böyleydi ve yine böyle olacak. Biliyor ve inanıyorum buna.

Hem bir de “hesap” diye bir şey var. Herkesin bir hesabı varsa Allah’ın da bir hesabı vardır ve O’nun hesabı asla şaşmaz.

Biz gayret ederiz O nasip eder yani. Bizler bundan mesulüz.

Ezcümle aylar sonra bunca yükü omuzlarımızdan indirince bir tenhada oturup çaylarımızı içerken bugünleri düşüneceğiz ve o en güzel en ferahlatıcı kelime dökülecek dilimizden;

“Elhamdülillah…”