Her cenahta hayatı sadece gündelik siyaset üzerinden okuyan insanlar türedi. Hayatı bir tür güç yarışından ibaret görenler, bu gücü yalnız politikadan temin edebileceğini düşünenler topluma ve dahi kendilerine çok fena kötülük ediyor.

Hayatımızın rotası günlük politikalara göre şekil alınca politik duruş “u” dönüşü gerektirdiğinde biz de “u” dönüşü yapıyoruz. İdealler, fikirler, amaçlar, davalar ne varsa dosdoğru olması gereken her şey de “u” dönüşü yapmak zorunda kalıyor. Her fikir ya da ideal dosdoğru demiyorum. Ama bir fikrin sahibinin bizzat kendisi için öyle olması gerektiğini düşünüyorum.

Hakikatten uzak bir fikir bile kendi doğru çizgisi üzerinde yürümezse hep birbiri üzerine basan bir yaşam şekilsizliğiyle muhatap oluruz.

Hakikatin görülebilmesi için hakikat olmayanın da bulunması gerekiyor. Çünkü beyazın olmadığı bir yerde siyahın siyah olma özelliğinin hiçbir önemi yoktur. Zıtlıklar birbirinin varlığını ve önemini destekler. Ve fakat kendi alanında, yerinde olmak kaydıyla.

Birbiri ardına dönüp duran zıt renkler birbirine karışırsa ortaya çıkacak olan şey ‘gri’den başkası değildir. Bulanıklıktır, şekilsizliktir, yakışıksızlıktır.

Hayatımıza yön veren fikirlerde de, inandığımız değerlerde de politika için dün beyaz dediğimize bugün siyah diyebilen bir yapıya büründüğümüz anda fikir griliğine gideriz ki pek bulanık bir hal almışız demektir. Yani hoş geldiniz kimlik buhranına.

Dün benim değerlerime aykırı, bunu yapmam böyle bir garabete aracılık dahi yapmam, diyenler bugün politika uğruna acaba nelerden taviz veriyorlar bir durup düşünmek gerekmez mi?

Bu cümlelerden şu ya da bu görüş, şu ya da bu cenah anlaşılmasın lütfen. Toplumumuzun her kesiminde muhatap olduğum ciddi bir bulanıklık hali gözlemlemekteyim. Bu şekilsiz duruşun temelinde dünyevileşme ve lüks yaşama olan düşkünlüğün olduğunu düşünüyorum.

Bize yetecek olan şey için -şahsi çalışma alanında- çok fazla çalışmak elzem değil. Daha çok çalışmak daha lüks olan şey için gereklidir. Çok çalışmak rekabet getirir. Rekabet hırs ve taviz içinde benliğimizi kaybettirir. Onu bulmak için daha çok çalışmamız gerekir. Çok çalıştıkça da daha çok kaybederiz. Çok sığ bir kısırdöngü içinde dönüp dururuz.

Geldiğimiz noktada toplumumuz fikirden, kültürden, incelikten ve yaşama zevkinden uzak bir o yana bir bu yana sözde daha lüks yaşamak adına savruluyor.

Bu savrulma esnasında bizi biz yapan fikirlerimiz, değerlerimiz de savrulmakta ve bizi yokluğa sürüklemektedir. Fikirden uzaklaşan bireylerin de her durumu günlük siyaset malzemesiyle izahı bu kısırdöngünün bir parçasıdır.

Günlük politikadan biraz uzaklaşıp, hakikaten yerli olmaya ve öze dönmeye yönelmeli, silkelenip kendimize gelmeliyiz…