Bu sıralar Joe Biden’ın askerlerinin kafaları pek karışık…

Her birinden ayrı bir ses çıkıyor ama kendilerine ait bir iradelerinin olmadığını unutuyorlar sanırım.

Kastettiğim sadece 6’lı masanın unsurları değil, kamuoyundan gizledikleri yedinci ortakları da bu hesaba dâhil…

“Yedinci ortak” bizim yakıştırmamız değil elbette.

Oluşumun vazgeçilmez unsurlarından birisi olan HDP’nin eş genel başkanlarından Mithat Sancar; “7 parti birlikte hareket ediyoruz. (…) 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde birlikte çalıştık, 1 Mayıs için 7'li yapı yine birlikte hareket ediyoruz” diyerek sahtekârca gizlenen bu ortaklığı faş etti geçtiğimiz cumartesi günü…

 *

Bu hakikati bir yere not edip, masanın aleni ortaklarından SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun açıklamalarına göz atalım dilerseniz.

“Eski sistemde, İttifak eden partiler önce tek oymuş gibi ittifaklar arasında bölünüyor sonra milletvekilleri çıkıyor ve milletvekilleri kendi aralarında pay ediliyordu. Şimdi o avantaj kalktı. Yeni yollar aramak icabet eder. Seçim Kanunu’yla şartlar değişti. Üçüncü ittifak olabilir. (…) Böyle bir ortam oluştuğu takdirde bu bir yeni katılıma vesile olabilir.”

 *

Bu ifadeler, medyanın ve diğer partilerin neredeyse tamamı tarafından “SP masayı dağıtıyor” şeklinde algılandı.

Eğer malum ittifak, özgün bir hareketmiş gibi değerlendiriliyorsa, bu ihtimali hesaba katmak ve bunun üzerinden yeni bir projeksiyon yapmak elbette ki mümkündür lakin kazın ayağı hiç de öyle değil.

HDP/ PKK da dâhil masanın tüm unsurları bir mecburiyet hatta bir mahkûmiyet nedeniyle bir aradadırlar.

Kendilerine ait özgür bir iradeye sahip olmadıkları gibi “yukarılardan gelen” emir doğrultusundan hareket ediyor olmalarından ötürü, “patrondan” bağımsız bir tavır sergilemeleri mümkün değildir.

Bunları bir araya getiren irade, neye mal olursa olsun sonuna kadar birlikte hareket etmelerini emir buyurmuştur ve bunlar asla ve kat’a bundan bağımsız hareket edemezler.

Bu yüzden Temel Karamollaoğlu’nun yukarıdaki beyanı hiçbir anlam ifade etmez.

Yani anlayacağınız, belirlenen gün ve saate kadar bu yapıya sadakatle bağlı kalmaya mahkûmdur.  

Nitekim hemen ertesi gün, “Ben öyle demek istemedim” diyerek bağlı oldukları iradeyle çatışma durumunda olmadıklarını beyan etmek zorunda kaldı.

Tıpkı bunun gibi İYİ P’nin “HDP varsa biz yokuz” açıklamaları da hiçbir anlam ifade etmemektedir.

Bütün bunlar, zühul eseri husule gelmiş patavatsızlıklardan ibarettir.

 *

Son örnek, ordunun Kuzey Irak’taki PKK kamplarına yaptığı “Pençe Kilit” harekâtını müteakip HDP ve CHP arasında cereyan eden tartışma ile alakalı…

Harekât, kamuoyundan olağanüstü bir destek aldı.

Ortaklarını yani HDP/PKK’yı incitmek istemeyen masa efradı uzun süre sessizliğini korudu.

Nihayet, operasyonun başlamasından 20 saati aşkın bir süre sonra, kamuoyunun verdiği desteğe daha fazla direnemeyen CHP ve Kılıçdaroğlu, harekâtı tasvip eden bir mesaj yayınlamaya mecbur kaldı.

HDP kanadı bunu büyük bir infialle karşıladı ama yukarıda bahsini ettiğimiz mecburiyet ve mahkûmiyet elbette ki, onlar için de ayniyle geçerli.

Tabanın öfkesini dindirme maksatlı bu itirazlar, basit bir serzenişten öte değildir. Onlar da diğerleri gibi emir kulu oldukları için sonuna kadar birlikte hareket etmeye ve boyunlarını büke büke bu oluşuma destek vermeye mecburdurlar.

Bu nedenle, 7’li çetenin zaman zaman serdettiği/serdedeceği bu türden patavatsızlıklara gülüp geçmek gerekiyor zira emir “yüksek” yerdendir ve hiçbirinin “gık” çıkaracak ne takati, ne hürriyeti ve ne de münhasıran bir şahsiyeti vardır!