Öyle görünüyor ki mahkeme kararı sonrası her kesim Saraçhane’de yapılan mitinge kendince bir anlam yüklüyor…

“Herkes inandığını görür” hakikatince çok da şaşılmayacak bir durum aslında…

Fakat biraz kendi inandığımız siyasi angajmanların dışına çıkıp mevzuya daha teleskopik bir bakış ile yöneldiğimizde her bakışın kendince ne söylemeye çalıştığını görmek gerekiyor…

Aksi halde isabetli bir analize ulaşma ihtimali olamaz…

Hatırlayın, CHP yıllardır, “Sarayın yargısı” diyerek, yargının boynuna çok ağır bir “yafta” asmaya çalışıyor…

Öyle anlaşılıyor ki bütün bu çaba bugünler içinmiş…

Elbette bizim de eleştirdiğimiz yargı kararları olabilir ve oluyor da…

Ancak yargının tamamını böylesine büyük bir haksızlığa mahkûm etmek hiçbir şeyle izah edilemez…

Bu, başka bir taraftan da kendilerinin olası bir iktidarında aynı iddiaya kendilerini mahkûm ettikleri anlamına gelir…

Muhalefet aleyhine verilecek kararlarda kimseyi “adil” olduklarına inandıramayacakları yolun taşlarını da döşemiş oluyor…

Onurlu, haysiyetli yargıçlara da çok büyük bir haksızlık yaparak…

Üstelik Anayasa açık, kanunlar açık, hakaretler açık, kime söylendiği açık olduğu halde…

Milletin aklıyla alay edince, “it, basit”e nasıl dönmüyorsa seçimleri sadece kimin iptal edeceğinin açık olduğu bir durumda da hakaretin muhatabı İçişleri Bakanı olmuyor…  

Bu, işin bir ve en önemli yanıydı bana göre…

Başka bir yanı ise Akşener ile İmamoğlu’nun aylardır iddia edilen masaya ya da Kılıçdaroğlu’na operasyonunun “kabak” gibi gün yüzüne çıkmasıdır…

Akşener’in aylardır istemediği Kılıçdaroğlu’na -mahkeme kararının da rüzgârıyla- açık bir itirazıydı aslında…

O neşe ile sarılmaların, gülücüklerin sebebi de aslında tam olarak buydu; “Hadi yolun açıldı Rabbiyessirli adam” dercesine…

Masadaki aday çıkmazının en önemli sebebi de Kılıçdaroğlu’nun iddiasından vaz geçmeyişiymiş; anladık daha açık…

Düello hız kesmeden devam ediyor; Akşener’in, CHP’nin hiyerarşik yapısını da hiçe sayan salvolarıyla…

“Düelloyu, kaset oyunlarıyla Baykal’ı siyasetin dışına iten Kılıçdaroğlu mu kazanacak yoksa 32. Gün programındaki itiraflarıyla, hükümet dağıtmada ne kadar mahir olduğunu anlatan Akşener mi?”

Cümlelerimiz baki…

Masanın diğer “dolgu elemanları” kimseyi yanıltmasın…

Mücadele bu üçlü arasında devam ediyor, edecek…

Fakat bir gerçek daha var ki o da Kılıçdaroğlu’nun iddiasından vazgeçemeyeceğidir…

Bir vazgeçişin aynı zamanda kendisinin de bitişi olacağını iyi biliyor…

Bakalım, yıllardır kendi partisinden ayrılanların da ifade ettiği gibi “diktatör” bir anlayışla inşa ettiği yeni CHP, Akşener’in hamlelerine teslim olacak mı?

Bu aynı zamanda Yeni CHP’nin Kılıçdaroğlu’na ne kadar güvendiğini de gösterecek…

Masanın elinde sıcak patatesten çok daha elde tutulması zor bir “bomba” var gibi…

Bekleyip göreceğiz…       

Saraçhane bir ayna olarak ne de çok şeyi gösterdi…

Tiyatrodan, muhtemel ihanetlere…

Öyle ya arkadan iş çevirmek bir belediye başkanının genel başkanına ihaneti olmayacak mı aynı zamanda?

“Ben istemedim, şartlar beni aday yaptı” dedirtme çabaları bu ihaneti örter mi?