Pazar günü yapılan yerel seçimlerin resmî olmayan sonuçları netleşmeye başlayınca Türkiye dışından takip edenler arasında sevinenler ve üzülenler oldu.

Sonuçlardan mutluluk duyanların başında İsrail geliyor.

İmamoğlu ve Yavaş’ı tebrik eden İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, Türkiye’de yapılan yerel seçimlerin Erdoğan’ın adayları için yenilgiyle sonuçlandığını söyleyerek “Bu Erdoğan’a apaçık bir mesaj: İsrail’e saldırmak artık işe yaramıyor. Yeni malzemeler bulması gerekli.” dedi.

Seçim sonuçlarına sevinenlerden biri de ünlü İslam düşmanı, Hollandalı ırkçı politikacı Geert Wilders idi.

Wilders, sosyal paylaşım platformu X’te yaptığı yorumda “Bay bay Erdoğan” diyerek Türkiye’nin sekülerlik ve özgürlük istediğini öne sürdü.

İsrail’in ve Wilders gibilerin AK Parti’nin kaybedip CHP’nin kazanmasına sevinmesi normal.

Anormal olan ise İslamcı Arapların ve Filistin direnişi yanlılarının “Türk halkının Gazze’ye yardım etmeyen Erdoğan’ı cezalandırdığına” inanması.

Hamas liderleri Türkiye’nin olası bir ateşkes anlaşmasında garantör olmasını isterken hareketin tabanında Erdoğan’ın Gazze’yi yüzüstü bıraktığı inancı yaygın.

Seçim sonuçlarına bakıp “Biz uyarmıştık” diyor, “haklı çıkmanın hazzını” yaşıyorlar.

Türkiye, Hamas’ın 7 Ekim eyleminin ardından İsrail’in Gazze Şeridi’ne saldırı düzenlemeye başlamasından bu yana asla hak etmediği bir karalama kampanyasıyla karşı karşıya.

İran yanlılarının, çeşitli sebeplerle AK Parti’ye ve Erdoğan’a kızıp Gazze bahanesiyle hesaplaşmaya kalkışanların, Filistin konusunda duyarlı AK Parti seçmeninin partisine küsmesini sağlamak isteyen muhalefetin yürüttüğü kirli propagandaya Türkiye’de burslu okuyan, ikamet eden ve hatta vatandaşlık alan, MİT’in Mossad’a göz açtırmaması sayesinde ülkemizde huzur ve güven içinde yaşayan Filistinlilerden ve İslamcı Araplardan destek verenler de oldu.

“Gazze için elimizden gelen her şeyi yaptık, yapmaya da devam edeceğiz” diyen Erdoğan’ı yalanladığı için FETÖ’ye yakın gazetede manşet haber olanı dahi gördük.

Bu, Erdoğan’ın ilk kez sırtından hançerlenişi değil.

Ancak sabah akşam “Türkiye İsrail’le ticareti yasaklasın ve hatta tüm ilişkilerini kessin” diye yaygara koparanların şu sorulara cevap vermesi gerekiyor:

Müslümanların kanları eşit değil mi?

Doğu Türkistan’ı işgal eden ve Müslüman Uygurlara yıllardır soykırım politikası uygulayan Çin ile de ticaret başta olmak üzere tüm ilişkiler kesilsin mi?

Suriye’de onlarca katliam yapan İran ve Rusya ile ilişkiler için de aynı talepte bulunmayacak mısınız?

Yoksa Filistinliler birinci sınıf Müslüman da Uygur Türkleri ya da Suriyeliler ikinci sınıf Müslüman mı?

Türkiye Gazze için gerekirse millî güvenliğini ve hâlihazırda enflasyon canavarıyla boğuşan ekonomisini tehlikeye atmalı mı?

Aynı şeyi Müslüman kanı dökülen diğer coğrafyalar için de yapmalı mı?

Hafta sonu yapılan seçimlerde sandıktan çıkan sonuç aslında bu sorunun cevabını veriyor.

Seçmen AK Parti’yi ekonomik sorunlar sebebiyle cezalandırmışken ve Hamas’ı terör örgütü olarak gören partiler oyların yaklaşık yüzde 50’sini almışken Erdoğan’ın yerinde bir başkası da olsa daha fazlasını yapamaz.

Gazze Şeridi’nde akan kanın arkasına saklanarak Türkiye’ye saldırmak Filistin halkını savunmak olamaz.