1979’dan beri İran’ı yöneten mollalar ABD için “Şeytan-i Bozorg” yani Büyük Şeytan ifadesini kullanıyorlar. İran’daki rejimin resmiyetteki “en büyük düşmanı” her kadar ABD olsa da, aradan geçen 41 yıl boyunca, -İran’ın desteğiyle bazı elçilik binalarına yapılan terör saldırıları- dışında hiçbir zaman bu iki ülke çatışmadı.

Aksine, İran rejiminin en büyük düşmanları olan Irak’taki Saddam yönetimi ve Afganistan’daki Taliban yönetimi, üstelik “İran’ın desteğiyle” ABD tarafından yok edildi. Aslında bu durum bile, “İran’ın mottosu”nun “büyük bir yalan” olduğunu tek başına göstermeye yeter de artar bile.

ABD-İRAN NİKAHI NASIL BOZULDU?

ABD’nin Irak’tan çekilmesi; Suud ve körfezdeki diğer Arap rejimleriyle yakınlaşmasıyla başlayan süreç “İran-ABD nikahının bozulmasına” yol açmıştı. Suriye ve Lübnan’da da iki ülkenin menfaatlerinin ortaklaşmaması, DEAŞ tehdidinin Türkiye tarafından ortadan kaldırılması, artık ABD’nin bölgede İran desteğine ihtiyacının kalmadığını gösteriyordu.

Tam bu sırada ABD, önce İran Ordusu’nun gözde birimlerini teker teker “terör listesi”ne aldı. Bununla da yetinmedi. Devrim Muhafızlarına bağlı Kudüs Gücü’nün Suriye ve Irak’daki karargahlarını vurmaya başladı. İran’ın misilleme olarak, yıllarca “İran topraklarında beslediği” ve Irak’ta Sünni direnişçi avına çıkardığı Haşdi Şabi çetelerini sokağa sürüp, ABD’nin Bağdat Büyükelçiliğini yağmalatması ise bardağı taşıran son damla oldu.

Hamaney’in tüm Ortadoğu’da, despot rejimleri korumakla görevlendirdiği Kudüs Gücü Komutanı General Süleymani’nin, Bağdat’ta ABD’nin füze saldırısı ile öldürülmesinin hikayesi budur. Süleymani giderken yanında bu terör şebekesinin liderlerinden Ebu Mehdi el Mühendis‘i de götürdü.

SÜLEYMANİ IRAK’I BİRLİKTE YOK ETTİĞİ CELLADININ ELİYLE CAN VERDİ

Süleymani, Irak Halkının 2003’de işgale karşı verdiği direnişin son kalesi olan Bağdat Havalimanı’nda paramparça edildi. Tam da bu mekanda Süleymani, 8 yıllık İran-Irak Savaşının intikamını ABD yoldaşlarıyla omuz omuza verip Irak Halkı’ndan almıştı. Ölümü ise Irak’ı birlikte yok ettiği cellatlarının eliyle oldu.

Suriye’de vahşi bir rejimi korumak için yüz binlerce masumun kanını acımasızca döken; 17 yıldır Felluce, Ramadi, Musul ve Diyala‘da “bebeklerin gözlerini yuvalarından çıkaracak” caniliklere imza atan bir katilin bir başka katil eliyle yok edilmesi ibretliktir.

Süleymani’nin ölümü, Suriye, Irak hatta baskıcı bir rejim altında yok edilmeye çalışılan “İranlı rejim muhalifleri” tarafından sevinçle karşılanacaktır. Bize ise buradan büyük bir ders çıkmaktadır:

Emperyalistlerin desteğiyle bölgeyi dizayn etmeye çalışanlar, görevleri bittiğinde yine efendileri tarafından yok edilirler. Bu tarihin değişmez bir kaidesidir.

İran‘daki molla rejiminin, Suriye ve Irak’ta döktüğü kan hala akmaya devam ederken, bu saatten sonra “ABD ile girişeceği hiçbir savaş”, Müslüman Halklar nezdinde karşılık bulmayacaktır. İran, son 20 yılda sergilediği politikalarla tüm İslam dünyasında derin bir yalnızlığa terk edilecek; Kudüs’ü kendi “kirli çıkarlarına” alet etmesinin bedelini bu şekilde ödeyecektir.

Şimdi söyleyin: Kırk yıldır İslam dünyasını “ABD ve İsrail’le mücadele” yalanıyla oyalayan bir rejimin sömürgecilerin şahına “büyük şeytan” demesine kim inanır?