İbretlerle dopdolu günler yaşıyoruz kardeşlerim! Rabbimiz âhir ve âkıbetimizi hayreylesin! Dünyaya baktığımız zaman, insanlığın insan olmaktan ne kadar uzak ve bir o kadar da aciz olduğunu görüyoruz. Nedir bu kadar insanlığın böbürlenmesi? Ne olacak sanki? Uygar da olsa uygarlığı ve buluşları onu nereye kadar götürebilir ki? Ancak ölüm ve toprağa değil mi?

İşte gelinen nokta. İnsanlık adeta ölü. Herkes ölümden kaçma çabasında ama ne fayda? Ölüm burnunun ucunda. Hani tekniğiniz? Hani imkânlarınız? Neden küçücük bir virüse çare bulamadınız?

“Ey insanlar! Size bir misal verilmekte; dinleyin onu: Allah’tan başka kendilerine yalvarıp yakardıklarınız var ya, hepsi bunun için bir araya gelseler bile bir sinek yaratamazlar! Hatta sinek onlardan bir şey kapsa, onu dahi ondan kurtaramazlar. İsteyen de âciz, kendinden istenen de!

 Onlar Allah’ı gereği gibi tanımadılar. Şüphesiz Allah çok güçlüdür, mutlak galiptir.” (Hac 73-74)

Hani gücünüz?

Hani varlık ve saltanatınız?

Ne oldu size?

Ölü toprağı mı serpildi üzerinize?

Aynen öyle!

Herkes bir birinden korkar ve kaçar oldu. Zaten bu bir mecburiyet oldu.

‘Kimse kimsenin canını tehlikeye atmaya hakkı yoktu.’

Aman Allah’ım!

İşte bir uygarlığın gözyaşları…

Hani sizin o medeniyetiniz?

Gerçekten de Akif yıllar önce tespit etmiş;

‘Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar!’

Biz medeniyeti, Allah Rasül’ünden öğrendik! Yesrib, Medine oldu ve dünyaya en güzel örnek bir medeniyet oldu. Bu büyük bir lütuftu.

O medeniyeti takip edenler nice destanlar yazdı insanlık için, kaybedenler ise acılar bıraktı.

Uygarlık, medeniyet demek…

Medeniyet, insanca ve mü’mince yaşamak demek…

Medine’dir buna en güzel örnek…

Şimdi yine yok oldu insanlık!

HÜKÜM ALLAH’INDIR

Ve hüküm geldi Allah’tan; karantina,

İnsanlar dediler ki adına, korona…

Zira ulaşmıştı göklere feryadü figanlar,

Şikâyet etmişti Mevlâ’ya küçücük yavrular…

**

Yüzbinleri aşmıştı günah sefaleti,

Kumar, zina, şarap ve haksızlık şirreti…

Bombalar yağıyordu mazlumlar üzerine,

Bakılmıyordu onların insanlık değerine…

**

Gözyaşları iniyordu bacımın gözünden,

Nice dertleri okunuyordu özünden,

Bir yanında yavrusu aç ve uykusuz,

Bakınıyordu etrafa bitkin ve çaresiz.

İBRET DOLU BİR HADİS-İ ŞERİF

Allah’ımızın yüce Kitabı Kur’an, bütün hakîkatleri apaçık delilleriyle göstermiştir. İnsanların muhtaç olduğu binlerce gerçek ve manâ O’nda mevcuttur.

Bu hakîkatleri gizleyerek batıl kanunları uygulayan hainleri, Cenab-ı Hakk ve lânet edebilecek mahlûkların hepsi lânetler.

Zira o hainler, Allah’ın Kitabından dilediklerini alır, dilediklerini atarlar.

Rabbimizin yasakladığı şeyleri adeta helâl sayarlar. Zamanla mü’minleri de kendilerine uydurmaya çalışırlar.

Şayet müslüman bir millet, Allah’ın razı olmadığı böyle bir hale gelecek olursa, cezası da şiddetli olacaktır. Bakınız bu hususta, Peygamberimiz (s.a.v.) in ibretlerle dolu uzun bir hadis-i şerifleri:

Abdullah ibn-i Ömer (r. a.) anlatıyor:

Bir gün Rasûllullah (s.a.v.) yanımıza gelip şöyle buyurdular:

-“Ey Muhacirler! Beş şey vardır ki, siz hayatta iken onlarla imtihan olmanızdan Allah’a sığınırım.

1- ZİNA: Bir millette zina ortaya çıkar ve alenî işlenecek bir hale gelirse, mutlaka o millette taûn hastalığı yaygınlaşır ve onlardan önce gelip geçmiş milletlerde görülmeyen hastalıklar yayılır.

2- ÖLÇÜ – TARTIDA HİLE: Ölçü ve tartıyı eksik yapan millet mutlaka kıtlık, geçim sıkıntısı ve sultanın zulmüne uğrar.

3-ZEKÂT VERMEMEK: Hangi millet mallarının zekâtını vermezse, mutlaka gökten yağmur kesilir. Hayvanlar da olmasa tek damla yağmur düşmez.

4- AHDİN BOZULMASI: Hangi millet Allah ve Rasûl’ünün ahdini bozarsa, Allah Tealâ Hazretleri o millete, kendilerinden olmayan bir düşmanı musallat eder ve ellerindekilerin bir kısmını onlar alır.

5-ALLAH’IN KİTABIYLA HÜKMETMEYİ TERKETMEK: “Hangi milletin imamları (idarecileri, hakimleri) Allah’ın kitabıyla hükmetmeyi terk ederek, Allah’ın indirdiği hükümlerden işlerine gelenleri seçerek (diğerlerini terk ederlerse) Allah onları kendi aralarında savaştırır.”  (İbniMace, fiten 22.)

Evet, ne yazık ki flört ve zinanın tamamen normal görüldüğü hatta olmayınca ayıplandığı bir döneme doğru gidiyoruz. Acaba bunun ne kadar farkındayız?

İşte insanlığın bugünkü hastalığı. Adına şu ya da bu denilebilir Bu bir senaryo da denebilir. Ama hüküm Allah’ındır.

Evliliklerin yok olduğu, yıkıldığı, ailenin mahvolduğu ve ‘sevgili’ edinmenin meşrulaşıp cezasız kaldığı bir zaman diliminedir yolculuk, farkında mıyız?

Tesettür ve edebin bitip artık gözlerin harama alıştırıldığı bir zaman dilimindeyiz. Ve ne yazık ki ailelerin çocuklarını uyaramadığı ya da uyaramayacağı bir duruma yolculuk yapıyoruz ne yazık ki!

Faizin meşrulaştığı, haram kazancın umursanmadığı, aldatma ve hilenin övünç olduğu/olacağı günlere doğru gidiyoruz. Dünya ve maalesef İslam âlemi de olarak.

Farkında mıyız?

Allah’ın hükümlerinin terk edilişi değil mi bütün bunlar?

Rabbimiz şuur ver bizlere!

İşte Kabe’miz! İşte Ravzamız! İşte camilerimiz!

Kulluğuna kabul etmiyor sanki Mevla’mız!

Alınacak dersler o kadar çok ki!

KÜSTÜN MÜ EY KÂBE’M?

Neden küskün oldun Ey Kâbe’m, bomboşsun,

Gördüm ki kuşları tavafa almışsın…

Nasıl da yanıyor yüreğim bu hâle,

Melekler bile feryâd eder ahvâle…

Âh Kâbe’m! Durumun ne kadar  ibretli,

Hem, sessiz görünüşün nasıl heybetli,

Nazarı var Yüce Rabbimizin sende,

Sanki gazabı var, kullar üzerinde…

Merhamet kıl, affet Allah’ım bizleri,

Yeniden lûtfet ya Rabbi camileri,

Bu ezanlar ki, diriltsin  mü’minleri,

Şuur ver Allah’ım, uyansın gözleri!

KARDEŞLERİMİZ 

Bugünler;

Tefekkür, tezekkür, tevbe, kılmıyorsak Namaza başlama, Kur’an okuma, bilmiyorsak öğrenme ve nefsi hesaba çekme zamanı.

Allah’ın müthiş bir ikazı.

Rabbimiz bir an evvel kurtarsın ve korusun.

Evlerimizde Hatimler inelim. Duâlar edelim.

TV’lerdeki günahlara bakmayalım. Çocuklarımızı iman ve İslâm ile süsleyelim!

BİLELİM Kİ, CEHENNEM GÜNLERİ VİRÜS GÜNLERİNDEN ÇOK BETERDİR253 bin Şehadet Destanının yazıldığı bu günde, o mübarek şehitlerimizi yâd edip duâlar ederken ve Rabbimizin büyük bir imtihanı ile evlerimize hapis olunmuşken, daha ibadetlere başlamayan, tv de berbâd şeylere bakıp tevbe etmeyen kardeşlerimiz varsa ne kadar yazık!

Rabbimiz şuur ve idrak versin bizlere ve insanlığa. Gün gelir ama ikaz günleri bir daha gelmez. Allah’ım! Biz günahkâr kullarını bağışla.

‘İçimizdeki  beyinsizler yüzünden bizleri helâk etme Yâ Rabbi!’ (A’raf 155)