Batı siyasi pratiğinde demokrasi, totalitarizm ve Nazizm arasındaki ince çizgi, Antik Yunan’dan, Pagan ve Hristiyanlaştırılmış Roma İmparatorluğu’ndan tevarüs ettikleri tarihî suç birikiminin izlerini taşır. Bu tarihî yolculuk süresince zulüm ve masumların katli kimi sınıflara hak tanınmış ve tarih boyunca insanlık suçu işlenmiştir. Bugün Filistin topraklarında şahit olduğumuz ölçüsüz bombalama ve taammüden gerçekleştirilen soykırım, bu anlayış ve inanışların izlerini taşımaktadır.

Dayanışma ve masum insanların ölümüne sessiz kalmama adına yasasızlık ve boşluk üretilerek Filistinlilerin öldürülmesine seyirci kalınmaktadır. Silah varlığı ve kullanılması muhtemel mümkün güçle kurgulanan yasasızlık ve boşluk araçsallaştırılarak bir toplumun; bebek, çocuk, kadın/hamile, ihtiyar farkı gözetilmeden masum insanlarının soykırımına göz yummak normal bir durum hâline gelmiştir. Burada sorulması gereken soru: İnsan kimdir ve insan hakları kimler içindir? "Sarı saçlı ve mavi gözlü Ukraynalı çocuklarla"; "siyah saçlı, koyu tenli Filistinli çocukların” katledilmesi arasındaki fark nedir? Sarı saçlıların katledilmesine karşı durmak insani bir duruşken koyu tenli ve Arapça konuşan çocukların, Hiroşima bombardımanına denk bombalarla soykırıma uğramalarına seyirci kalmak nasıl bir insanilik alametidir? Bu sorunun cevabını Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Sözcüsü John Kirby, “Oscarlı aktörleri aratmayacak” bir ikiyüzlülükle dramatize ederek ortaya koydu. “Putin’in ordusunun Ukrayna’da yaptıklarını izlemek çok zor. Etik ve ahlak sahibi bir insanın bunu savunabileceğini düşünmek kolay değil. Zor olan bir diğer şey de bazı fotoğraflara bakabilmek. Aklıselim, ciddi, olgun bir lider bunu yapmaz. Onun psikolojisini bilmem ama sanırım hepimizin ahlaksızlığı ile ilgili konuşabiliriz. Kadınlar, hamile kadınlar öldürülüyor. Vicdana aykırı bu! Bilemiyorum, olanları aklım almıyor.” Aklını yitirmiş aynı kişi, Filistin’deki vahşete dair şunları paylaştı: “Bu bir savaş. Kanlı, çirkin ve karmaşık olacak. Masum siviller zarar görecek. Keşke size farklı bir şey söyleyebilseydim.” İnsanlık vicdanını yaralayan bu demeçlerin yerini değiştirdiğimizde aslında daha doğru bir söylem olur. Çünkü savaş iki ordu arasında yapılır; katliam ve soykırım, zorbanın masumlara uyguladığı tek taraflı bir vahşettir. Tüm Batı’nın desteklediği Ukrayna ordusu ile Rusya arasında bir savaş var; ABD ve AB’nin bomba, füze, tank ve uçaklarla işgalcileri desteklediği, ordusu olmayan Filistin’in Gazzesinde tek taraflı bir yıkım ve soykırım yapılıyor. Bombalara maruz kalan ve ölmek üzere olan hamile kadınların bebekleri, yeni bir siyonist bombasıyla karşılaşacağı birkaç yıl sonrası için yaşatılmaya çalışılıyor. Orta Doğu’da, Filistin’de, Gazze’de insanlar yaşamasın ve çocuklar büyümesin diye iş birliği yapan İsrail, ABD ve AB hangi insanlık ailesinin üyeleri?

Kuralsızlığı kural hâline getirerek ve insan soyunu yok etmek üzere siyonist-haçlı dayanışmasına istisna tanımlayarak yasasızlığı, hukuk dışılığı ve ahlaksızlığı; yasaya, uluslararası hukuka ve evrensel ahlak kurallarına döndürmek mümkün müdür?

Pagan Roma'nın Yahudileri sürgün etmesi, Orta Çağ Hristiyanlarının, Yahudi ve Müslümanları Endülüs'te katletmesi ve tasfiye etmesi, II. Dünya Savaşı’nda Avrupalı Nazilerin, Yahudileri pek çok esir ve etnik azınlık üyesi ile birlikte gaz fırınlarında yakarak işledikleri soykırım ve adi suçlarından arınmak için bugün Yahudilerle dayanışmaları; tarih boyunca insanlara ve insanlığa karşı işledikleri suçlara bir yenisini eklemekten öte bir suç ortaklığıdır. 

**

I. ve II. dünya savaşlarından bu yana Batı’ya ve iş birlikçisi yapılara tanınan istisna hâli (istediği coğrafyada asker bulundurma hakkı, dilediği ülkeyi işgal etme, düşman ilan ettiği ülke halkını suçlu ilan etme ve her türlü baskıyı uygulama, tutuklayıp istediği yerde tutma veya katletme, ekonomik ambargo uygulama ve uluslararası ticaretlerini engellemek üzere dolaşımdaki paralarına el koyma...) insanlık adına utanç verici bir boyut kazanmıştır. Söz konusu yapılar, kurdukları BM'de de kendilerine tanıdıkları istisna yoluyla bu zulüm ve işgal hakkını yasal olarak ilan edecek kararlar almaktalar. Son 50 yılda Asya ve Afrika'da yaşanan büyük işgallerin ve zulmün arkasında Batı ittifakının olduğu bilinmektedir. Bosna'da yaşanan soykırımın güvenlik ve gözetleme elemanları da BM'nin askerleriydi ve Amerikalı senatörün ifadesiyle "İncil okuyorlardı". İsrail başbakanının sözünü ettiği "bizi Orta Çağ’a götürmek istiyorlar" ifadesinin alt metnini, "Batı’yı yeni bir ‘Haçlı Seferi’ne" davet olarak okumak gerek. Ancak unutulmamalıdır ki Kudüs'te siyonist Yahudiler, Hristiyanların da kutsallarına saygısızlık etmekte ve orada yaşayan topluma ikinci sınıf insan muamelesi yapmaktalar.

Neredeyse dünyanın her yerinde yönetimler, seçilmiş parlamentolar yerine yürütme erkinin gücüne ve tasarrufuna dayanmaktadır. Evanjelist ve siyonist anlayışın egemen olduğu silah sanayisinin öldürme kapasitesi tehdidine ve ekonomik gücüne yaslanan yönetimler, kurguladıkları modern totalitarizmi ve masum insanları katletme hakkını lehlerine istisna hâl durumuna getirdiler. İsrail ile dayanışma adına ABD başta olmak üzere AB ülkelerinin, hukuk ve ahlaki kuralları ortadan kaldırarak hasta ve çocukları hastanelerde vuracak mühimmatı sağlaması, masum insanları sanki koruyormuşçasına onlara gidecekleri yönü işaret etmesi ve sonrasında vurması da istisnai hâl kapsamına alınmış vaziyettedir. Kendileri ile iş birliği yapmayan tüm yapıları demokrasi düşmanı ve terörist olarak niteleyen anlayış, kendileri adına tetik düşüren katilleri de kahraman ilan edebilmektedir. Devlet baskısı ve yasaklara rağmen aklıselim ve merhametli dünya sivil güçlerinin, Filistin’in masum halkı ve büyümeyen çocuklarının büyümesi için yaptıkları ateşkes ve bağımsızlık desteklerine minnettarız. Bu ortak direniş ve tepki, insanlığın geleceği için umudumuzu diri tutuyor.