Pazar günü Suriye rejiminin 21 Ağustos 2013’te Doğu Guta’da kimyasal silahla gerçekleştirdiği katliamın 9’uncu yıldönümü anıldı.

İnsanlık dışı saldırıda çoğu çocuk 1400’ün üzerinde masum insan hayatını kaybetmişti.

Katliam sonrası dünya kamuoyuna yansıyan görüntüler hafızalarda hâlâ canlı.

Evlatlarını kaybedenlerin acıları ve öfkeleri de o günkü gibi diri ve o insanlara hiç kimsenin “Katilinizle barışın” deme hakkı yok.

Beşşar El-Esed bugün hâlâ savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlemekten yargılanıp idam edilmemişse bunun tek sebebi zalim diktatörleri ve katil rejimleri koruyan çarpık dünya sistemidir.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun - yanlış anlaşıldığına ya da başka bir amaçla yapıldığına inandığım - “Suriye rejimi ve muhalifler görüşmeli” açıklaması üzerine bir anda sağda-solda Türkiye’nin Suriye rejimiyle ilişkilerini düzeltmesi gerektiğini anlatmaya başlayanlar türedi.

Muhalefet cephesi zaten başından beri hükümete “Beşşar El-Esed ile anlaşın ve Suriyeli mültecileri derhal ülkelerine gönderin” diyordu.

Son günlerde iktidar cephesinden de -tek bir farkla- benzer sesler gelmeye başladı.

Muhalefet Beşşar El-Esed ile anlaşma sonucu Suriyeli mültecilerin zorla gönderilmelerini ve katil rejimin ellerine teslim edilmelerini isterken, Suriye rejimiyle görüşüp anlaşmayı savunan Cumhur İttifakı yanlıları böyle bir anlaşma sonucu mültecilerin gönüllü olarak Suriye’ye döneceklerine inanıyorlar.

Oysa bu beklenti gerçekçi değil.

Harmoon Araştırma Merkezi’nin konuyla ilgili anketi, Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin yüzde 80’inin ancak rejim değişikliği olursa Suriye’ye dönmeyi düşündüğünü gösteriyor.

“Kayıtsız şartsız dönerim” diyenlerin oranı yüzde 8 civarındayken yüzde 67’si de Suriye’ye dönmek yerine üçüncü bir ülkeye gitmeyi tercih ediyor.

Suriyeli mültecilerin yüzde 70’den fazlası Türkiye’nin kendilerini Suriye’ye gönderme planlarıyla ilgili haberlerden ve açıklamalardan kaygı duyduklarını söylüyor.

Söz konusu haberlerin ve açıklamaların canını kurtarmak için Türkiye’ye sığınan insanları endişelendirmiş olması gayet normal.

Çünkü mevcut şartlarda mültecileri Suriye rejiminin kontrolündeki bölgelere dönüşe zorlamak onları ölüme göndermek demek.

Suriyeli mültecileri ülkelerine zorla gönderip üç-beş kişiye “Gönüllü dönüyoruz” dedirterek sanki hepsi davulla zurnayla dönmüşler gibi propaganda yapabilirsiniz.

Fakat mevcut hükümetin böyle bir oyuna başvurmayacağı kesin.

Bilakis Türkiye’nin şu an yapmaya çalıştığı, Suriyeli mültecilerin kendi ülkelerinde huzur ve güven içinde yaşayabilecekleri koşulları oluşturmaya çalışmak.

Birilerinin ısrarla “Görüşüp anlaşın” dediği Suriye rejiminin yaklaşımı ise Türkiye’nin Beşşar El-Esed ile anlaşabileceğini ve mülteci sorununun bu şekilde çözülebileceğini zannedenleri hayal kırıklığına uğratacak türden.

Çünkü Suriye rejimi, Beşşar El-Esed’e yakınlığıyla bilinen Suriyeli eski milletvekili Şerif Eş-Şehhade’nin de dile getirdiği gibi, diyalog için önce Türkiye’nin Suriye’den tamamen çıkması gerektiğini söylüyor.

Türkiye’nin şu an Suriye’den çekilmesinin yeni bir mülteci akınına yol açacağını ve Suriye’nin kuzeyinde terör koridoru oluşturma planlarına hizmet edeceğini hatırlatmaya gerek yok.