Bir ülke düşünün ki; dört bir tarafı çembere alınmaya çalışılıyor, akıllarınca demokrasi dersi verilmeye çalışılıyor ama demokratik yollardan seçilen hükümeti ve cumhurbaşkanı ordu içerisindeki taşeronlar kullanılarak darbe ile indirilmeye çalışılıyor. Yetmiyor, artık herkesin varlığından şüphesi olmadığı faiz lobileri ile ekonomisine darbe vurulmaya çalışılıyor.

Etki alanımızın tezahürü

Okuyan herkes bu ülkenin vatanımız olduğunu anladı. “One minute!” dedik, “Dünya 5’ten büyüktür!” dedik, en son Kudüs için BM’de yapılan Genel Kurulda “İsrail’in başkenti Kudüs’tür” diye ilan eden ABD’nin kararının aleyhinde oy kullanacak ülkeler ABD tarafından yardımların kesilmesi ile tehdit edildiğinde “Dünya 1’den büyüktür!” dedik. İşte mazlumların sesi olmak, diğer büyük devletler nezdinde girişim yapmak ve İslam İşbirliği Teşkilatı’nı bu kararı tanımamak konusunda bir araya getirip karar aldırmak dünya üzerinde etki alanımızın tezahürüdür.

Afrika Kıtası,  Batı uygarlığının ilgi alanına girdiği andan itibaren kölelik, sömürü, kan, açlık ve gözyaşı içerisinde acı çekiyor. Bütün kaynakları yağmalanan, yüzlerce yıl insanları köle olarak satılan, üretimin çok düşük seviyelerde seyrettiği ve hali hazırdaki kaynaklarının da işletme hakları sömürü günlerinden kalan ülkelerin firmalarınca parsellenmiş bir kıtadan bahsediyorum. Her türlü bedeli ödemiş yüz milyonlarca insan…

Sadece adalet ve ticaret

Tarihçiler daha iyi izah edecektir ama Osmanlı Devleti o topraklarla ilişkiye girdiğinde sömürü değil karşılıklı ticaret ve adalet ekseninde ilişki kurmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan 24-27 Aralık tarihleri arasında Sudan-Çad-Tunus ülkelerine ziyarette bulundu. Daha önce de Sayın Cumhurbaşkanımız Afrika seyahatlerine önem verir ve işadamlarımızla heyetler halinde gidilirdi. Sayın Cumhurbaşkanımız,  Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı döneminde bu seyahate kadar 28 Afrika ülkesini ziyaret etti. İktidara geldiğimiz 2002 yılından bu yana Afrika ülkeleri ile iyi ilişkiler kurmak için çok uğraştık. Uzun zamandır seslerini duymuyorduk, bazılarında elçiliğimiz bile bulunmuyordu. Yeni elçilikler açıldı, işadamları yatırıma muhtaç bu kıtada yatırımlara giriştiler, karşılıklı ticarette rakamları büyüttük.

Ticaret 3 kat arttı

Bunlar azımsanacak işler değil. Bu kadar uluslararası kriz, Türkiye gibi büyük ama kalkınmasını daha devam ettiren bir ülke için kabus olabilirdi ama çok şükür teğet geçti bizi. Teğet geçme sebeplerinden birisi de bu ülkelerle ilk defa kurulan veyahut ilerletilen ilişkiler ve ticarettir. 2004 yılında Afrika kıtası ile olan ticaret hacmimiz 5,6 milyar dolar iken 2016 sonunda 16,7 milyar dolara yükselmiş. Bu ilişkiler bize ve Afrika ülkelerine ticari katkı sağlarken siyasi alanda da güçlü bir iş birliğine doğru hızla yol aldığımızı da gösteriyor. BM Genel Kurulu’nda Afrika ülkeleri de ezici çoğunlukla ABD’nin Kudüs kararının aleyhinde oy kullandı. Bunlar oturduğunuz yerden olmuyor sevgili dostlar.  Bir ülküsü olan insanların çok çalışarak bugünlere taşıdığı ve daha da ilerilere taşıyacağı ziyaretlerin ve işbirliklerinin eseridir.

Mazlumların sesi

Bu ilişkiler çıkar değil samimi temelde kurulan ilişkilerdir. Bu üçlü ziyaretin ilk ayağı olan Sudan’da Sayın Cumhurbaşkanımız parlamentoya girdiği andan konuşma kürsüsüne vardığı ana kadar tekbirler ve coşkulu alkışlar arasında yürüdü. Duygulanmamak mümkün mü? Mazlumların sesi olmaya çalışan, bunu lafla değil her platformda savunan, gerektiğinde yardım elini maddi manevi uzatan bir dünya liderimiz var. Bunu görmek bir yana her türlü iftirayı atan içimizdeki şaşkınlara hayret ediyorum. Büyüyüp güçlenmemizden rahatsız olan aşağılık aklın “diktatör” diye lanse etmeye çalıştıkları Cumhurbaşkanımız Filistinli kardeşlerimiz için çırpınırken, oylamada oy kullanacak ülkeleri açıkça tehdit edenler tarihi bir çelişki örneği sergiledi.

Tarih bizi bırakmaz

Sudan’daki temaslarından sonra Çad’a geçildiğinde aynı coşku ve sıcakkanlı karşılama orada da gösterildi. Hatta tarihte dönem dönem Osmanlı hakimiyetine (kendi isteğiyle) geçen Çad’da o dönemlerden kalan  (Abeşe olarak adlandırılan) Türklerin torunlarından 200 kişi de karşılama alanına gelmişlerdi. Daha önce de belirttiğim gibi biz tarihimizden kaçsak tarihimiz bizi bırakmaz.  Biz büyük bir milletin evlatlarıyız ve geç de olsa bunu hepimiz anlayacağız. Çad temaslarından sonra Tunus’a geçildi. Aynı şekilde sıcak bir karşılama ve Tunus Cumhurbaşkanı ve üst düzey devlet erkanı ile temaslarda bulunuldu. Bu ziyaret de 2012 yılından bu yana Cumhurbaşkanı düzeyinde gerçekleştirilen ilk ziyaretti.

Daha da güçleneceğiz

Bu üç ziyarette de karşılıklı işbirlikleri, heyetler arası görüşmeler, siyasi ve ekonomik işbirlikleri ve imzalanan antlaşmalar hem bizim hem de bu üç ülkenin hayrına hizmet etmiştir. Heyetler arası görüşmeler derken size görüşmelerin ciddiyetini ve kapsadığı geniş yelpazeyi daha açık göstermek isterim. Heyetimizde bakın kimler var: Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, Maliye Bakanı Naci Ağbal, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan. Bu ülkelerle yapılan anlaşmaların kapsamını değerlendirmeyi sizlere bırakıyorum. Büyüyen ve güçlenen Türkiye etkisini güçlüye-zayıfa, mazluma-zalime, zengine-fakire hissettiriyor.  Tarihimizin bize bıraktığı mirastan kaçmamız imkansız. Ona yaklaştığımız müddetçe biz daha da kuvvetleneceğiz, dostumuz daha da artacak, ticaretimiz daha da artacak. Hatta sorunlarımız ve düşmanlarımız da artacak ama bu da bizi daha güçlü ve daha büyük yapacak.

Sudan’a bakın görürsünüz

Birleşmiş Milletlerdeki o oylamada Türkiye’nin ne kadar etkisi olmuştur diye meraklananlar olabilir. Cevabı İslam İşbirliği Teşkilatını toplayıp kararı aldırabilmemizde, cevabı Sayın Cumhurbaşkanımızın geçtiğimiz günlerde Sudan Parlamentosu’nda konuşma yapmak için salona girdiği an alkışlar ve tekbir sesleri içerisinde kürsüye yürümesinde, ardından Çad’a gittiğinde halkın da coşkuyla katıldığı resmi karşılama töreninde saklı. Bunlar sadece şu an müşahede ettiğimiz gelişmeler. Tarih ileride bugünleri daha da hakkıyla geniş bir perspektiften torunlarımıza anlatacaktır.

Doğru okumamız lazım

Bugün 1. Dünya Savaşı ile sınırları ve dengeleri belirlenmiş,  II. Dünya Savaşı ile hakim güçleri el değiştirmiş Ortadoğu üzerinden yeniden sınırları çizmek istiyorlar. İsrail kurulduğundan bu yana BM’de bir sürü kınama kararıyla uyarıldı. Oralı olmadı ve ABD genellikle desteğini esirgemedi. Şimdi tüm dünyaya karşı Kudüs İsrail’in başkentidir, büyükelçiliğimi oraya taşıyacağım demesi herkesi bir ortak noktada buluşturdu. Bunu iyi okursak Ortadoğu’nun ve hatta kendi sınırlarımızın güvenliğini diplomasinin gücüyle sağlayabiliriz. Kudüs Tasarısı oylamasında “ben yaptım oldu” dayatmasına Avrupa, Asya ve Afrika’nın (yani eski dünyanın) tek bir ses olarak karşı çıkması ve Türkiye’nin bunun için yaptığı ısrarlı girişimler ve Sayın Cumhurbaşkanımızın beyanatları tüm dünya için umut vericidir.

Türkiyesiz plan tutmaz

Bölgemizde Türkiye’nin rızası olmadan hamle yapılamayacağı anlaşılmıştır. Batı’nın tek bir blok olmadığı da kamuoyumuzda umarım daha iyi anlaşılmıştır. Türkiye bunu iyi gören ve değerlendiren bir siyaset izliyor. İçiniz rahat olsun kimse sınırlarımızda teröristlere silah verip onlara devlet kurduramaz. Kimse insanlığın ortak mirası ve medeniyetler merkezi Kudüs’ü bir oldu bitti ile medeniyetler çatışması yaratmak için istismar edemez. Kimse mazlumların sesi olan Türkiye’yi her yönüyle büyüyerek güçlenmesinden alıkoyamaz.