Abdüfettah es-Sisi liderliğindeki Mısır cuntası, Kızıldeniz’de yer alan ve Suudi Arabistan ile İsrail’e yakın stratejik bir konumda bulunan Tiran ve Sanafir adalarını Suudi Arabistan’a vermişti.

Mısır muhalefeti, Mursi’ye yapılan darbe öncesi demokratik yollarla seçilmiş ilk cumhurbaşkanının piramitleri Katar’a sattığı yalanını uyduran cuntanın gerçekte kendisinin “ülke topraklarını para karşılığı sattığını” söylemiş, darbe yanlıları ise tartışmalı adaların egemenliğinin zaten Suudi Arabistan’a ait olduğunu öne sürmüştü.

Son günlerde Kahire’nin adalara kamera yerleştirilmesi ve benzeri bir takım teknik konuları bahane ederek Tiran ve Sanafir adalarının egemenliğinin Suudi Arabistan’a nakli işlemlerinde pürüz çıkardığı yönünde haberler gelmeye başladı.

1973 Arap-İsrail Savaşı’nın ardından Mısır ve İsrail arasında imzalanan barış anlaşması uyarınca 1982’den bu yana iki adada görev yapan çok uluslu barış gücü, egemenliğin Suudi Arabistan’a naklinin ardından adalardan ayrılacaktı.

Beyaz Saray, Tiran ve Sanafir adalarında konuşlu barış gücü askerlerinin 2022’nin sonuna doğru çekileceğini açıklamış, ABD Başkanı Joe Biden da Suudi Arabistan ziyareti sırasında Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile yaptığı görüşmenin ardından “Savaşların merkezi olan bir bölgenin barışın merkezine dönüştürülmesine yönelik tarihi bir anlaşmaya vardık. Burada, Tiran ve Sanafir adalarından bahsediyorum. Yaklaşık 40 yıldan bu yana adalarda konuşlu bulunan barış gücü geri çekilecek” demişti.

2022’nin bitmesine birkaç gün kalmasına rağmen o çekilme henüz gerçekleşmiş değil ve ne zaman olacağı da bilinmiyor.

Tiran ve Sanafir’in Suudi Arabistan’a naklinde pürüzler çıktığı yönündeki haberler, “Mısır, adaları vermekten vaz mı geçti?” sorusunu gündeme getirdi.

Her iki adanın egemenliklerini Suudi Arabistan’a devreden sınır anlaşmasının Mısır Parlamentosu’nda kabul edilip Abdüfettah es-Sisi tarafından imzalanmasından sonra Kahire’nin geri adım atması neredeyse imkânsız.

Mısır’ın egemenlik naklinde pürüz çıkarmasının sebebi, ABD’den askeri yardımlarda ve diğer bazı konularda birtakım beklentilerinin olması.

Washington, İsrail ve Suudi Arabistan arasında normalleşmenin ön adımı olarak görülen egemenlik naklini destekliyor.

İsrail’in Akabe Körfezi’nden Kızıl Deniz’e çıkışını engelleyebilecek adaların Suudi Arabistan’a fiilen devredilmesi, İsrail ile Suudi Arabistan arasında yeni bir anlaşma imzalanmasını gerektiriyor.

Tiran ve Sanafir adalarını Suudi Arabistan’a bırakan anlaşma Kahire ve Riyad arasında imzalanmadan önce İsrail’in onayı alınmıştı.

İsrail, Mekke ve Medine’nin sınırları içinde yer alması sebebiyle İslam dünyasında özel bir yeri olan Suudi Arabistan’la ilişkilerinin normalleşmesini çok istiyor.

Riyad’la ilişkilerinin normalleşmesinin diğer Arap ve İslam ülkeleriyle de normalleşmeye yol açacağına inanıyor.

Suudi Arabistan’la normalleşme, İsrail’de Netanyahu başkanlığında kurulan yeni hükümetin öncelikleri arasında yer alıyor.

Mısır ve Suudi Arabistan ise ABD ve İsrail’in Riyad-Tel Aviv normalleşmesi konusunda istekli olmalarından yararlanarak bazı kazanımlar elde etmek istiyorlar.

Tiran ve Sanafir adaları da bu pazarlıkta bir kart olarak kullanılıyor.