Dünyada her üniversite kendi öğrencisini seçme hakkı verirken, YÖK sisteminin özgürlükleri ve özerkliği yok edici fonksiyonunu burada da görüyoruz. Biz bu hakkı vermiyoruz.
Merkezi sınavların puanı dikkate alınmasın demiyoruz. Kabul parametrelerinden “sadece biri” halini alsın ve şimdi olduğu gibi tek seçme ölçütü olmaktan çıkarılsın diyoruz.
Bu değerlendirmeyi yapan, üniversitenin kabul işleriyle uğraşan yetkilileri olacaktır. Merkezi bir sistem tarafindan uygulanan bir ağırlık hesabı değildir. “Seçim”, onu yapması gereken en uygun kişiye, ve sorumluluğu hissetmesi gerekene (üniversiteye) bırakacaktır.
“Efendim, o seçim okullara bırakılırsa torpiller olur” diyeceksiniz değil mi? Her okul torpile izin vermesi durumunda kalitesinin düşeceğini bilecektir. Buna izin verenlerin durumunun ne olacağı bellidir. Kalitesiz okullara öğrenci müracaat etmeyecek, mezunları iş bulamayacaktır.
Bir kısım insanlar torpille girecek diye bu endişe ile okullara seçme hakkı vermezseniz sistemin verimliliğini azaltmış ve hatta yok etmiş olursunuz. Güvensizliği esas alan bu yapının sonuçlarını hep birlikte görüyoruz.
Bir yandan akreditasyon sistemini uygulamaya koyuyorsunuz. Liseleri eğitim kalitesine göre kredilendirmeye tabi tuttuğumuzda, yani bağımsız bir “öz değerlendirme sistemi” teşkil ettiğimizde öğrencinin ortaöğretim başarısı ve notlarını üniversiteye girişte esas haline getirebilirsiniz. Böylece halihazırda hiçbir kredilendirme ve öz değerlendirme sistemine dayandırılmadan kaliteli(!) olduğu varsayılan nitelikli-niteliksiz lise ayrımı son bulacaktır. Liseler tek tip olacak, ancak eğitim kalitesi ile kredisini artıran liselerin öğrencileri üniversitede istediği bölüme kaydolmada önemli avantajlar elde edecektir
Şu halde dönüşümün temelinde eski yıllarda tecrübesini yaşadığımız (dışarıda adı Bakolarya olan) “Bitirme Sınavlarının” hayata geçirilmesi bulunuyor.
Bitirme sınavlarının uygulamaya konulması ileokullarda eğitim, kendi aslî misyonuna dönecek ve merkezi sınavların altında ezilmekten kurtulacaktır.
Bitirme sınavlarının notları diploma notu olarak her sahada etkili ve baraj konumunu alırsa, ortaokullar gibi liseler de büyük ölçüde kendi düzleminde doğru bireğitimin içine çekilmiş olacaktır. Bitirme sınavlarının yazılı ve mülakatlarının soruları şimdi olduğu gibi yine “merkezi” olarak hazırlanabilir. Merkezi sınavlarda ilgili kurumlarımızın kazanımızı ve yüksek tecrübesi malum.
Bitirme sınavlarını son sınıflarda eğitim döneminin sonunda bir ay içinde her il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri ve üniversitelerle birlikte organize edebilir.
Böylece sınavlar öğrencinin sadece bilgiyi işaretlediği konumdan kurtarılmış olacak; çocukların yazma, düşünme ve ifade becerilerini de ölçen konuma çıkarılmış olacaktır.
Eğitimi merkezi sınavlara bağlı olmaktan kurtarmak okula ve öğrenciye ne kazandıraca?. Bir kere öğrenciler sınavlara hazırlık altında yaz-kış hafta sonu ile perişan olmaktan kurtarılacak, sosyal-kültürel ve sanat faaliyetlerine vakit bulacaklardır. Böylece çoğu okullarda unutulanlaboratuvar ve atölye uygulamaları, kitap okuma ve kulüp faaliyetleri, resim-müzik beden ve sanatsal dersler hayata geçecektir.
Güney Kore bize benzeyen eğitim yapısından benzer dönüşümleri yaparak daha yakın zamanda kurtulmuştu.
Ne yapmıştı Güney Kore?
Daha 2002 yıllarında Kore ortaöğretim reformunu üniversite bilim reformu ile birlikte ele almıştı. Prestijli üniversitelerde okumak isteyen öğrenciler, ÖSS benzeri sınavlara hazırlanarak yıllarca “sınav cehennemi” içinde kıvranıyordu. Reform öncesinde çocuklarını Seul’daki prestijli üniversitelerde okutmak isteyen aileler özel dersler ve kurslar için ayda bir kaç bin dolar ücretler ödüyordu.
Bizde olduğu gibi, ezberciliği ve mekanik test çözme becerisini ön plana çıkaran ve defalarca değiştirilen eski sistem, 1995’de başlayan bir eğitim reformunun parçası olarak temelden değiştirildi. Yeni sistem 2002’de tamamıyla yürürlüğe girdi.
Güney Kore daha yakın zamanda eğitimini düzlüğe çıkarmayı başaran bir ülke. Güney Kore ortaöğretim reformunu, mesleki eğitim ve yüksek öğretimle ile birlikte ele almış bir ülkedir.
Yeni sistem, temel bilgi ve yetenek sınavları yanında asıl olarak öğrencilerin kişisel okul dosya kayıtlarının (portfolyö sistemini) hayata geçirilmesi ile, makale-kompozisyon yazma ve mülakat gibi faaliyetleri ön plana çıkarmaktadır.
Böylece lise eğitimi öğrencinin çok yönlü gelişimine anlamlı ve faydalı bir katkı yapmaya başladı ve aslî görevini yapar hale geldi.
Ayrıca, mezuniyet için gerekli asgari kredi sayısı azaltılarak 120’ye indirildi. Kredi sayısının
azaltılmasını standardı ve kaliteyi düşürmek olarak görenler de oldu. Ama eğitimde çok şeyin değil, “öğrenmeyi öğrenme”nin daha önemli ve öncelikli olduğunu bilmiyordu bu çevreler.
Öğrenciyi temel bilgilerle donatıp ihtiyaç duyduğu bilgilere kendisi ulaşacak hale getirmekti esas olan. Sahasında temel bilgilerle donanımlı öğrenciye ihtiyaç duyduğu bilgilere ulaşma özgüvenini kazandırmak gerekiyordu. Bunun diğer bir avantajı da mezuniyet için gerekli kredi sayısının mesela 180’dan 120’ye düşürülmesi, hiçbir ilave kaynak gerektirmeden öğrenciye kapasitesini %50 ye kadar artırmaya imkân veriyordu.
Güney Kore eğitim problemini halletti. Sıra bizde.