Rus savaş uçağının Türk hava sahasını ihlal etmesi nedeniyle düşürülmesinin yankıları devam ediyor.

Ankara’nın daha önce gerçekleşen ihlaller üzerine Moskova’yı birkaç kez uyarması ve Rus pilotun ısrarla yapılan uyarılara rağmen ihlali sürdürmesi nedeniyle hem uluslararası hukuk açısından ve hem de ahlâki açıdan Türkiye yüzde 100 haklı.

“Düşürülmeseydi olmaz mıydı?” veya Putin’in dile getirdiği “Amerikan uçağı olsaydı düşürebilir miydiniz?” türünden eleştirel sorular konuyu ekseninden saptırma ve zeytinyağı gibi üste çıkma çabalarından başka birşey değil.

Öncelikle Moskova, Türkiye’nin defalarca uyarısına rağmen neden hava sahası ihlali yaptığının cevabını vermeli.

“IŞİD’i bombalıyorum” bahanesiyle tek bir IŞİD üyesinin olmadığı Türkmen köylerini bombalamasının amacını izah etmeli.

Ankara’yı ve uyarılarını ciddiye mi almadı?

Ukrayna’da olduğu gibi dilediğini yapabileceğini ve Türkiye’nin mecburen sessiz kalacağını mı düşündü?

Kısacası, soruların muhatabı olması gereken başkent Ankara değil Moskova.

Bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan, hata edenin ve özür dilemesi gerekenin Türkiye değil Rusya olduğunu net bir şekilde ifade etti.

Türkiye’nin hava sahasını ihlal eden Rus savaş uçağını düşürmesi Rusya’nın Suriye’ye aktif olarak müdahalesinden ve hava saldırılarıyla gerçekleştirdiği katliamlardan rahatsız olan çevrelerde sevinçle karşılandı.

Olayın Arap sokağında ikinci bir “one minute” etkisi meydana getirdiğini söyleyebiliriz.

Sosyal medyayı takip edenler bunu fark etmişlerdir.

Fakat Ankara’dan daha sonra yapılan açıklamalar can sıkıcı olmaya başladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın devlet adamlığı sorumluluğuyla Putin’i araması doğrudur ve anlaşılabilir.

“Uçağın Rusya’ya ait olduğunu bilseydik daha farklı davranırdık” sözü ise çok yanlış.

“Daha farklı davranabilirdik” de ne demek?

Bu söz en baştaki egemelik hakkına vurguyla ve dile getirilen kararlılık ifadesiyle çelişiyor.

Daha önce yapılan “Yine olursa yine vururuz” açıklamasına da ters.

Türkiye, hukuki ve ahlaki açıdan tamamen haklı olduğu bir konuda yanlış birşey yapmış, yaptığına pişman olmuş ve lisan-ı hal ile özür diliyormuş pozisyonuna düşmemeli.

Hava sahamızı ihlal eden Rus uçağı düşürülerek ortaya konulan tavır sulandırılmamalı.

Daha önce gerçekleşen ihlallerin ardından uyarılar yapılmış.

Düşürülen uçağın pilotu da defalarca ikaz edilmiş.

İhlalin gerçekleştiğini gösteren haritalar ve radar görüntüleri ile pilotun uyarıldığını ispat eden ses kayıtları yayınlanmış.

Gerekli yerlere konuyla ilgili yeterli bilgiler verilmiş.

Daha fazla uzatmanın hiç anlamı yok.

Çünkü uçak düşürülerek gösterilen kararlılığa zarar veriyor.

Bu kararlılıktan ve Arap sokağında yol açtığı heyecan dalgasından rahatsız olanlara malzeme veriliyor.

“Erdoğan Putin’e haddini bildirdi diye sevinmeyin, gönlünü almak için Putin’i arıyor fakat Putin yüz vermiyor” diyorlar.

“Türkiye Rus uçağını düşürdüğüne bin pişman. Rusya’nın öfkesinden korkuyor ve bahane üzerine bahane uyduruyor” şeklinde propaganda yapıyorlar.

Kim mi yapıyor?

Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır medyası…

Türkiye’nin Rus uçağını düşürmesi Moskova’dan çok Abu Dhabi ve Kahire’nin canını yakmıştı.

Az önce bahsettiğim gereksiz sözler, Muhammed Bin Zayed ve Abdülfettah El Sisi’nin adamlarına ilaç gibi geldi.

Isıtıp ısıtıp kullanıyorlar.