Yaren’i duymayanlarınız var mıdır bilmiyorum…

Bu nedenle vefa gibi insanı insan yapan bir olguyu neden ‘Yaren’ ismiyle andığımı izah sadedinde kısa bir açıklama yapmak sanırım iyi olacak…

Efendim, Bursa’nın Karacabey ilçesinin Eskikaracaağaç isimli bir köyü var.

Bu köy, ‘Avrupa Leylek Köyleri’nin Türkiye’deki tek temsilcisi...

Göç eden leylekler her yıl mart ayında kuş gözlem kulesi ve doğa müzesi bulunan bu köye gelir ve eylül ayına kadar burada kalırlar.

Bu süreç zarfında köy âdeta bir leylek cennetine dönüşür.

Bilinen bu rutin göç hadisesi 2011 yılından beri bambaşka bir hüviyet kazandı.

Hikâye, leyleklerden bir leyleğin anılan tarihte köye gelip yuvasını yaptıktan sonra Âdem Yılmaz isimli bir şahsın kayığına konmasıyla başlıyor.

Herkesin ‘Âdem amca’ dediği bu zat, bu davetsiz misafirini elceğiziyle besler.

Başlangıçta ilginç olmakla beraber, sıradan bir hadise gibi görülür bu misafirlik.

Lakin devam eden yıllarda âdeta bir rutine dönüşür mezkûr ziyaret ve gazetelere haber olur.

Öyle ki hakkında ödül alan belgeseller çekilir, Almanya ve Avusturya’da ders kitaplarına konu olur…

Leyleğin ziyareti bir tesadüf olmaktan çıkıp rutine dönüşünce bir isim de verdiler bu vefalı dosta…

Yaren…

Âdem amca ve Yaren, masalsı bir zaman diliminin iki ayrı kahramanı gibidirler artık.

Dile kolay, tam 13 yıldır bilâ-fasıla hiç aksamadan devam eden bir dostluk ve vefa öyküsüne tanıklık ediyor Bursa’nın bu şirin köyü…

“Bu sene de aynı görüntü tezahür eder mi?” diye meraklanan insanları hiçbir şekilde yanıltmayan Yaren, geçen gün bir kez daha tazeledi Âdem amcayla olan dostluğunu…

Köye varır varmaz, hiç vakit kaybetmeden kayığın kendine ayrılan kısmına kondu ve Âdem amcanın özel olarak kendisi için ayırdığı balıkları afiyetle yedi…

Sımsıcak bir iyilik, vefa ve dostluk hikâyesidir bu.

Şüphesiz ki vefa en çok insana yakışır.

Artık mumla arar hâle geldiğimiz bu yüksek seciyenin bir insanla bir hayvan arasında yaşıyor olduğunu görmek ise hem fevkalade sürur verici hem de bir o kadar hazin… 

Sürur verici zira hiçbir hesaba kitaba dayanmayan bu dostluk, başta Gazze olmak üzere dünyanın mazlum coğrafyalarında acımasızca insan katleden zalimlere karşın insana, insan olduğunu hatırlatan bir muhtevaya sahip…

Hazin zira bu yüksek seciyenin insanların arasından çekilip gittiğini gözlerimize sokarcasına tebarüz ettiriyor…

Hayvan, bilim açısından çoğunlukla deneysel bir malzeme ne yazık ki…

Onların da bir hissiyatının olduğu, mana âleminde bir değere tekabül ettiği ve hepsinden önemlisi yüce Yaratıcı tarafından insanlara emanet edildiği gerçeğini silip yok eden bu yaklaşıma inat, bir ‘insaniyet’ hikâyesi yazıyor Yaren ile Âdem amca…

Meseleye bu yönüyle bakamayan ve onları bir kobay gibi gören idrak, bu hikâyeyi hiçbir zaman anlamayacak ve tüm bu olup biteni ‘fantastik ve sürreal bir tesadüf’ yaklaşımıyla değerlendirecektir şüphesiz. 

Yaren leylek yine geldi ve Âdem amca bir kez daha elleriyle besleyerek bu vefayı taçlandırdı.

Bir kez daha vefa olgusunun altını çizdi Yaren, hepimizi utandırmak istercesine…

‘Ben bir hayvan olarak dostluğuma ve vefama böylesine sadıkken; sizlere ne oluyor da insaniyeti alçaltan nobranlığa ve duyarsızlığa kapılmış sürükleniyorsunuz’ diyor âdeta kayığa her konuşunda…

Lakin duyan ve anlayan var mı, hiç emin değilim doğrusu…