Suriye, devrimin 1. yılı münasebetiyle coşkulu kutlamalara sahne oluyor. Başkent Şam’da uzun yıllar hatta yarım asrı geçen acılı ve sıkıntılı günlerden sonra büyük bir yürüyüşle başlayan devrim, kansız ve çatışmasız bir şekilde başarıldı.

Bu beklenmedik hızlı sonuç, hem Suriyelileri hem de dünyayı şaşırttı. Sürgünlerden, işkencelerden ve katliamlardan geçmiş bir mazlum milletin bu kadar kolay sonuç elde etmesine şaşırmamak mümkün değildi. Şam’da konuştuğum bir genç, 16 yaşında girdiği hapishaneden 24 yaşında çıkabilmiş. Suçu akrabaları hakkında bilgi vermemek…

Yaklaşık 3,5 ay önce Şam’a gitmek nasip oldu. Şehirde yoğun bir hareketlilik ve rahatlama gördüm. İnsanlar uzun zaman kafeste kalmış kuşlar misali heyecanlı ve mutlu görünüyorlar.

Şam’da bir kaç gün geçirdik. Osmanlı döneminden kalma çok sayıda eseri ziyaret imkânı bulduk.

Cuma Namazını Emevi Camii’nde kılmak üzere yola çıktık. Caminin dış avlusunda Roma döneminden kalma bir kaç sütun var. Etrafta çok sayıda seyyar satıcı bir şeyler satma telaşındalar. Geleneksel kıyafetli şerbet satıcıları en çok dikkat çekenlerden...

Geniş bir kapıdan içeri girince karşımıza içinde şadırvanı bulunan geniş bir avlu çıktı. Camiye birkaç kapıdan giriliyor, biz ortada bulunan ana kapıdan içeri giriyoruz. Cami, yatay uzun cemaat alanına sahip. Mihraba ve minbere yakın yerde oturarak namazı beklemeye başladık. Bu sırada sayıları 10 civarında kırmızı fesli, siyah yelekli, beyaz entarili (Kandura) mevlithan ilahiler okuyorlar. Şam Radyosu canlı yayın yapıyor. İlahi ekibi ezanı da okuyor. Davudi sesli bir hatip hutbe okuyor. Namazdan sonra hoca ve cemaatle musafaha yapıyoruz. Türkiye’den geldiğimizi farkeden herkesin ilgisi daha yüksek oluyor.

Namazdan sonra caminin bitişiğinde bulunan Kudüs fatihi Selahaddin Eyyubi’nin türbesini ziyaret ettik. Selahattin Eyyubi’nin sandukasının yanında beyaz mermerden yapılmış ve üzeri çiçekli bir boş sanduka var. O sanduka Alman İmparatoru II. Wilhelm tarafından 1878 yılındaki Şam ziyareti sırasında hediye edilmiş.

Selahattin Eyyubi’nin türbesinin yanında İlk Türk Hava Şehitleri tabelası dikkatimi çekiyor. 1914 yılında Osmanlı Devleti havacılık konusunda çalışmalarını yaparken İstanbul-Kahire arasında 2515 km’lik ilk uçuşu gerçekleştirmek üzere hazırlıkları tamamladı. İstanbul’dan Yüzbaşı Fethi (Pilot) ve Üsteğmen Sadık (Rasıt) yönetiminde havalanan uçak ilk durak olarak Şam’a inmiş. Uçak 27 Şubat 1914 tarihinde Şam-Kudüs arasındaki Teberiye Gölü civarında arızalanarak düşmesi sonucu iki komutanımız şehit olmuş.

Daha sonra ikinci bir uçak Üsteğmen Nuri (Pilot) ve Yüzbaşı İsmail Hakkı (Rasıt) yönetiminde yola çıkmış ancak o da Filistin topraklarında düşmüş ve Üsteğmen Nuri şehit olmuş. Bu üç şehidin naaşı Selahattin Eyyubi’nin türbesinin yanına defnedilmiş.

Devlet denemeden vazgeçmemiş, Salim ve Kemal Beyler yönetimindeki uçak 9 Mart 1914 günü Kahire’ye varmış. “Suriye’de ne işimiz var” diyenlere bu şehitlerimiz bir şey ifade eder mi bilmiyorum. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Suriye’de dalga dalga yayılan mutluluk havasının çoğalarak artmasını Yüce Mevla’dan niyaz ediyorum.

Şam’da bize dair o kadar şey var ki saymakla bitmez. Bir sonraki yazıda Şam’da Osmanlı izlerini sürmeye devam edeceğim.