Hayatımızda birçok şeye sahibiz ve hala da devam ediyoruz. Her ş eyin değeri, fiyatı o kadar arttı ki bize yetmiyor ve hep daha fazlası istenir oldu. Özellikle okulda sınavlara giriyor, çalışıyor, okuyor ama genelde hüsrana uğruyorum. Çünkü çok bilgi, daha çok çalışma isteniyor, desem hemen inanmayın. Bende başarısızım aslında. Yani bende de sıkıntı var maalesef. Bazı derslerin sınavlarında hemen beynim alarm veriyor, yeterince çalışmadığımı hissettiriyor. Bu durum ilkokuldan itibaren vardı ve bu günde varlığını koruyor. Benim başarısızlığım beni çok sever, bana çok sadıktır. Bir ara sınavdan çıktım ve bütünleme sınavı kulağıma ‘bana bırak’ der gibi usulca fısıldamıştı sanki. Yani anlayacağınız sınavım kötü geçmiş, bilgilerim yetersiz alarmı vermişti.

Özellikle okulda hoca notları okuduğu zaman kendimi çok kötü hissederdim. Küçük düşürüldüğümü hisseder, utanırdım. Bu durum sadece okulda değil, toplu taşımalarda da çok karşımıza çıkar. Misal İETT otobüslerini her yurdum insanı gibi bende kullanıyorum. Otobüse binerken pasomun dolu olup olmadığı endişesini, stresini inanın sınava girerken yaşamıyorum. Özellikle bir iki kuruşun hesabını yapmakta çok ustadır. Herkesin ortasında “yetersiz bakiye” demesi çok acımasızca oluyor. İnsana “senin paran yok, buraya binemezsin, doldur da gel” hissini yaşatıyor. Ya bunu söyle ama biraz sessiz söyle, aramızda kalsın niye cümle âleme duyuruyorsun. Zaten koca ekranda bütün her şey görünüyor, bu duyuru niye!.

Geçenlerde bir genç otobüse bindi, otobüs şoförü AKBİL’i basmadın diye uyarmıştı. Genç kendinden emin bir şekilde ‘ben bir lira’nın hesabını yapmam demişti. Genç AKBİL’i ni tekrar bastı ama işin kötü yanı AKBİL boştu. Genç şaşırmış, utanmış ve mahcup olmuştu, tabii beni de biraz gülme tutmadı değil.

Buna benzer bir olay benim de başıma gelmişti. Metro için paso bastım, yine cümle âleme pasomun, yetersiz olduğunu duyurdu ve onla kalmadı turnikeden geçemedim. Mecbur geri dönmüş, paso dolduracak yer aramaya başlamıştım. Aslında dolu olsa da ayrı bir sıkıntı oluyor. Bu seferde akbili boş insanların elinden kurtulamıyoruz. Çünkü “boş benim pasom” havasına girsek bile bakiyeyi ekranda görenler, bütün varımızı yoğumuzu görüyorlar.

Bakıyorum da insanlar bu duruma da alışıyor, bozulmuyor ve artık yadırgamıyorlar. Bir kompleks olmaktan çıkmış normalleşmiş, çok doğal hale gelmiş. Hatta bu durum yurdum insanımızın doğallığını, farkını ortaya koyuyor.

Pasonun ya da AKBİL’in yetersiz olması önemli değil, önem olan düşüncelerin, bilgilerin ve anlayışların yeterli olmasıdır. Bilgi’nin, anlayışın, saygının yetersiz bakiye alarmı verdiğinde asıl problem o zaman beliriyor. Hayatımızda özellikle saygı eksik olmasın. Çünkü “Saygı kayığına binmeden, sevgi denizi geçilmez.”