Yuva asalağı diye bir tabir duydunuz mu? Kendi yumurtalarını başka bir yuvaya bırakarak, yavrularının başka ebeveynler tarafından büyütülmesini sağlayan hayvanlar için kullanılan bir terimdir. Kuş, balık ve böcek türlerinde görülür. En meşhuru ise guguk kuşudur. Guguk kuşu, yumurtalarını başka kuşların yuvalarına çeşitli hileleri kullanarak yerleştirir. Guguk kuşunun yavrusu, “üvey kardeşlerinden” önce dünyaya gelir. “Dağdan gelme” bu yavru, yuvanın tüm hâkimiyetini ele geçirebilmek adına diğer yumurtalardan birkaçını hiç eder. Aslında kardeş katilidir bir bakıma; ama üvey kardeş. “Üvey anne”, evlat ayrımı yapmaz. Bilmiyor garibim; korur, kollar büyütür. Diğerlerinden ayırmaz; yemez yedirir. En sonunda büyüyüp irileşen guguk kuşu, bedavadan beslendiği yuvayı dağıtıp başka diyarlara göçer gider.

*****

Şimdi diyeceksiniz ne alaka arkadaş; ne geveliyorsun sen? Şöyle efendim: Emperyaller yumurtalarını guguk kuşu misali öyle güzel koydular ki ülkemizin altına; yuvamızı dağıtacakları yıllarca besledik. İşte o yumurtalardan biri de FETÖ’ydü. “Okyanus ötesi”nin yumurtasını fark edenler oldu elbette ama uyarılara yeterli derecede dikkat edilmedi. Velhasılıkelam geldiğimiz noktada; 251 şehit verdiğimiz, yüzlerce vatandaşımızın gazi olduğu bir ihanetle karşılaştık. Sadece bu kadar mı; yüz binlerce gencin beyni yıkandı; her biri bu ülke için gelecek olabilirdi.. Şimdi üst düzey mücadele verilmeye çalışılıyor, sinekleri yakalıyoruz peki ya bataklık ne olacak? Milli iradenin tercihi dışında devlete egemen olmak isteyen, “çetecilik” yapan tüm oluşumların defteri tümden dürülmelidir. Peki ya nasıl? Aciz şahsımın bu konuda bir önerisi elbette var; devlet kurumlarına alımlarda mülakatlar tamamen kalksın (fiziki yeterlilik isteyen mesleklerin spor mülakatları hariç)ve kurum içi yükselmeler “arkasından dolaşılmayacak” derecede net kurallara bağlansın. Yani ehliyet ve liyakat diyorum; her şeyi çözmez ama çok şeyi çözecektir. Daha fazla uzatmadan, 15 Temmuz ihanetine karşı koyarken şehit düşenleri bir kez daha rahmetle ve minnetle anıyorum. Gazilerimize şükranlarımı iletiyorum. Ayrıca, FETÖ’nün önceki kumpaslarında hayata veda edenlere de rahmet diliyorum.

*****

Aslında tüm konuyu yazımın gününe binaen 15 Temmuz ihanetine ayırmak istiyordum. Fakat hafta içi öyle güzel bir gelişme oldu ki; yazmasam olmaz. Hamdolsun, kutlu fethin sembolü Ayasofya 86 yıllık aranın ardından Sultan Fatih’in vakfiyesine uygun olarak tekrardan Cami statüsüne kavuştu. İçerde ve dışarıda elbette yansımaları olacaktır. Dikkat etmemiz gereken husus şu: Danıştay’ın verdiği karar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzaladığı kararname, Hıristiyan düşmanlığının bir sonucu değil; ecdada saygının gereğidir. Arif Nihat Asya’nın şu dizeleri düşüncelerimi özetliyor:

Onlardan kaldı bu toprak…

Biz gezip tozmayalım mı?

Yabanlar kıskanır diye

Destan da yazmayalım mı?

Üstüne çok fazla da bir şey söylemeye gerek yok sanırım. 24 Temmuz’da nasipse orada olacağım. Kalın sağlıcakla…